Engelliler ve Namaz; Uzuvları yerinde olan insanlar için bazı hareketler ve eylemler vardır ki çok kolaydır. Ancak bedensel engelliler için bu hareketlerin zor hatta imkansız olduğunu da görebiliyoruz. Örneğin sizin için normal olan merdiven çıkmak ve yürümek hatta bir şeyleri taşımak bedensel engeli olan kişiler için sıkıntı nedenidir. İşte böyle durumlarda bedensel engelliler içinde abdest almak ve namaz kılmak zor olabilir. Günümüzde teknoloji her ne kadar gelişmiş olsa da bir çok tesiste ve hizmet veren binalarda maalesef ki ibadethaneler engellilerin ziyaret edebilmeleri için uygun değil hatta bazen de imkansızdır. Yani burada şunu söyleyebiliriz ki engellisin ancak cami de engelliye uygun değil. Ayakları tutmayan bir engellinin tekerlekli sandalye kullandığı için rampa yo. Dolayısıyla engelli ne ayakkabısını çıkarabiliyor ne de tekerlekli sandalyeyle çıkabiliyor. Hatta baston kullanan bir engelli bastonun altına bir şeyler geçirmek zorunda kalıyor bu da anlık gelişmeler karşısında mümkün olmuyor.
Engelliler Nasıl Abdest Alır?
Gelelim işin abdest ve lavabo boyutuna yani engellilere hitap eden bir tuvalet bulabilmek çok zor. Camiye girdiğinde abdest alma bölümünde bir engellinin abdest alabilmesi de güçleştirilmiş. Burada şunu söyleyebiliriz engelli evinde otursun evinde namaz kılsın. Tabiî ki bu düşünce çok yalnız. İslam’da bilinir ki kalabalık cematle namaz kılmak evde namaz kılmaktan sevaptır. Bunun içinde engelli birisini bu sevaptan mahrum etmek doğru olmayacaktır. İşin camiler boyutuna baktığımız da ise onlara girişlerin ve çıkışlarında zor olduğunu görüyoruz. Evet, bazı camilerde düzenlemeler yapılmış lakin her cami bu şekilde olmadığından dolayı da sıkıntılı.
Engelliler Nasıl Namaz Kılar?
Gelelim işin namaz boyutuna bilindiği üzere namazın farz olmasının bazı şartları var bunlardan birincisi de kişinin akli melekelerinin yerinde olmasıdır. Yani buradan yola çıkarak zihinsel engelli bir kişinin üzerine namaz farz değildir. [Cezîrî, Abdurrahman, el-Fıkh ale’l- Mezâhibi’l-Erbaa, İstanbul, 1987, I, 178]
Mezheplere göre bakarsak Hanefi mezhebi imamlarından olan Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre akıl hastalığının süresi yirmi dört saati geçmesi halinde, o süre içindeki namazları kaza etmek gerekmez. Muhammed b. Hasen’e (rh.) göre ise altı vakit geçip yedinci vakit girdiğinde kazâ yükümlülüğü düşer. [Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-Esrâr, 2. baskı, Beyrut, 1994, IV, 442]
Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre ise, akıl hastalığı bir namazın vaktini tamamen kaplarsa, daha sonra bu namazın kaza edilmesi gerekmez.
Engel konusunda biraz daha konuşacak olursak eğer ki bir kişi camiye kadar yürüyemeyecek haldeyse o zaman kendilerini cumaya götürecek birisi olsa da Cuma namazı kılmakla yükümlü değillerdir. Camiye kendi başlarına gidemeyen bir görme engelli kişi eğer ki kendisini götürecek birisini bulursa bu durumda camiye gitmekle mükelleftir.
Yine, farz namazları ayakta kılmaya güç yetiremeyen kimselerle, ayakta kıldıkları takdirde başka bir rahatsızlığı oluşan veya hastalığının artması, ya da iyileşmesinin gecikmesi söz konusu olan kimseler, namazlarını oturarak kılarlar. Rükû ve secde yapmaya güç yetiremeyen kimse ise namazını îmâ ile kılar. [Cezirî, Abdurrahman, age., I, 497, 499]
Son paragrafraki yazıyı biraz daha açmak gerekirse şu şekilde belirtelim.
Engelli bir insan rükü ve secde edeceği zamanda bunu başlarıyla işaret edebilirler. Yani secde ederken başını farklı bir yere oynatamaz ve kaldıramaz. Îma ile rükû ve secde yaparken eller de, dizlerin üzerindedir.
Bir kişi, ayakta durmaya gücü yettiği halde, rüku ve secdeye gücü yetmiyorsa, yani bedeninin eğilme problemi varsa namazını; ayakta ve oturarak, rüku-secdeyi de tam eğilmeden îma ile kılabilir. Ancak her rek’atta ayağa kalkmadan, kıyamı da oturarak, rüku-secdeyi ise îma ile kılması daha muvafıktır, uygundur.
Bu noktada son zamanlarda camilerimizde adetleri hızla artan sandalye ve oturakları hatırlamamak imkânsız. Öyle görünüyor ki küçük bir mazereti olan genç-yaşlı herkes, sandalye üzerinde namaz kılmayı tercih eder oldu. İş böyle olunca her geçen gün sandalye ve oturaklıların sayıları safları doldurur oldu.
Gerçekten zamanımızda eklem problemleri oldukça fazla. Kimimiz belinden, kimimiz dizlerinden sıkıntı yaşadığından eğilemiyor, doğrulamıyor, ayakta duramıyor, bunun için de hemen bir sandalyenin yardımına başvuruyor.
İslam’da Engelli Hutbe
Fakat bir nokta atlanıyor: Ayakta duramayan, eğilemeyen kişi namaz kılmak istediğinde öncelikle seccadesine oturur ve rahatsız olan bacaklarını kıbleye doğru uzatır. Ama yerde oturmaya öncelik verilmiyor. Çünkü bu pozisyonda oturarak (ayaklarını kıbleye uzatarak) namaz kılmak ‘uygunsuz ve günah’ sanılıyor, saygısızlık addediliyor. Halbuki sanılanın aksine bir zaruretten dolayı ayakları kıbleye uzatarak namaz kılmak kişiye tanınan kolaylıktır. Asla Allah’a (c.c.) saygısızlık değildir.
Sonuç olarak denilebilir ki; namazda rüku ve secde edemeyen kişi öncelikle yere oturur. Ancak yere de oturamazsa ayakları kıbleye gelecek şekilde yatar, yüzü kıbleye karşı olması için başının altına bir yastık konulur ya da gene yüzü kıbleye gelecek şekilde yan yatar. Bütün bunlar mümkün değilse şayet, o zaman bir sandalye veya oturaktan yararlanır.
Ayrıca her rek’atta kıyam için ayağa kalkmaması daha uygundur. Yani namazına oturarak devam eder.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen hiçbir engel Allah’a kul olmaya, ibadet etmeye engel olamaz. Engelli olmak ibadetlerden muaf olmak demek değildir. Herkes gücü nispetinde kulluk görevini yerine getirmelidir. Ayrıca dinimiz kolaylık dinidir. Teyemmüm, mesh, ima ile namaz kılmak gibi ibadetleri kolaylaştırıcı pek çok unsur vardır.
Bir rahatsızlığı yüzünden ayakta namaz kılmakta zorlanan ve nasıl namaz kılacağının soran bir sahabeye Peygamberimiz (S.A.V.) “Namazını ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yaslanarak kıl.” buyurmuştur.
Farz namazları ayakta kılmaya güç yetiremeyen kimseler, ayakta kıldıkları takdirde başka bir rahatsızlığı oluşanlar veya hastalığının artması ya da iyileşmesinin gecikmesi söz konusu olan kimseler namazlarını oturarak kılabilirler. Rüku ve secde yapmaya güç yetiremeyen kimseler de namazını ima ile kılabilir.
Abdestte yıkanması farz olan bir organı eksik olan bedensel engellinin, eksik olan organını yıkama yükümlülüğü de ortadan kalkmıştır. Takılan protezlerin yıkanması veya mesh edilmesi gerekmez. Temiz olmaları yeterlidir.
Sağlıklı insanlar kolaylıkla abdest alıp, rahatlıkla namaz kılabilirken; bedensel engelli birinin abdest almakta ve namaz kılmakta zorlandığı halde bunu yapması ne kadar anlamlı… Öyle değil mi?