[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Şeniz Seher ve ailesinden özür diliyor!
Agah ve Cenk ak ile kara değişimi yapmaya giderler. Keyifli anlar bu anlar. Hizmetçilerin kovulma mevzusunda da kabak Damla’nın başına patlar tabi. Açıklama falan yapmaya çalışır annesine, ama koyar gider Şeniz. Sen tribini attın da, seni kim tınlayacak Şeniz Hanım! Düşün dur şimdi kara kara. Ya da Uzak Doğu’dan bir tane Mia getirt masaj yaptırt, sıkışan kaslarını gevşettir. Zenginliğin tadını bol bol çıkar. Kim bilir belki de ev işlerini yaptıktan sonra sıkışan kaslarını rahatlatmak için ileride mahalledeki çocuklara sırtını teptirmek zorunda kalacaksın. Hayat bu, hiç belli olmaz.
Seher de tam Agah’a sövüp sayarken Agah getirir Seher’in biricik Civan’ını. Seher de alışık paçoz paçoz bağırıp çağırmaya. Yahu azıcık sabret, bir ne oluyor ne bitiyor öğren, en sonunda çemkir. Vallahi yoruluyoruz seni izlerken. Kibir yumakları! Fakir kibri denir buna, bilmem bilir misiniz? İşte şimdi paşa paşa döneceksiniz kürkçü dükkanına. Hem de özürlerle. Şu köşke hanım olamadın ama gururun okşandı, hadi gene iyisin Seher!
Ceren’imiz de muradına erdi sayılır. İstediği gayrimeşru hamile kalmaktı, sonunda oldu. Öğürmeler kusmalar derken gününün geçtiğini fark etti. Eczaneden aldığı test kitiyle bu mutluluğu taçlandıracak. O kadar dizi izledim, nikâhsız hamile kaldığına sevinen bir Ceren’i gördüm. Hepsi ayrı ayrı manyak bunların… Bari azıcık endişe duy, nasıl olacak bu iş de. “Yazık oldu bana, heder oldum” de. Rezil olmak bu kızın umurunda bile değil. Yok ağabeycim hiç normal değil bu tablo. Bir an pişman olur gibi oluyor sonra bildiğinden de dönmüyor. Ne anladık bu pişmanlıktan?
Şeniz ve samimiyetsiz telefon konuşmaları… Şeniz dişi aslan, telefondakiler de sırtlanlar sürüsü. “Ufacık tefecik, mini minnacık sorunlarımızdan birisiydi.” diyor telefondaki kadına. Oysa önceki gün tek hamle ile Karaçay’lar haritadan siliniyordu. Şimdi aklandıklarına göre istedikleri gibi havalarını basabilirler tabi. Yani şimdi biz olsak biz de aynı şeyi yapardık her halde. Bunu köşkteki Şeniz ile empati kurarak söylüyorum tabi, mahallede yaşayan Kadriye Teyze olarak söylemiyorum. Çok zengin ve itibar sahibi biriyken sıradan halkın arasına karışmak, ya da daha kaba bir tabirle “varlıktan yokluğa düşmek” zenginlerin kolay kaldıramayacağı bir sınavdır. Hak veriyorum bu yüzden.
Nurten’i tanıtım kısmında pek hafife alarak yazmışım ama aslında pek anasının gözü. Gitti Antakya’nın bağrından zorla kopartıp getirdi aileyi, şimdi de telefondaki adama “Aile olarak gelen personel istemiyoruz aman diyorum, birine bir şey olsa hepsi olay çıkartıyor, hiç çekemeyeceğim vallahi! Sen birbirini zerre kadar tanımayan 35 yaş üstü personelleri kap getir evladım!” diyor. Nurten haklı aslında, Şeniz de haklı. İnsanı pişman eder bu Seher ve ailesi. Ben bile yıldım şahsen. Aslında gelmeleri için hiçbir sebep yok, ama Nedim eli ayağı bağlıyor işte. Ah be Nedim, seni de pek sevdi seyirciler. Yoksa hiç birisine katlanılmazdı. Neyse, sonuçta geldiler, Şeniz de hepsinin ayaklarına kapanarak özür diledi ve konu kapandı.
Ceren rahmindeki bebeğe güvenerek yeni habitatında bir alışma turuna çıkmaya başladı şimdiden. Ama habitatın sahiplerinden birisi olan Damla, kafesledi Ceren sırtlanını. Hem de telefonun içine. Tek hamle ile yılın en fenomen hizmetçisi olacaktı neredeyse. Üstüne de yapışır kalırdı bu sıfat. Bir gün Karaçay’lara gelin olsa bile “Eskiden hizmetçiydi bu görgüsüz.” derlerdi. Ama Damla insaflı kız yine de. Demem o ki bu dizide acınacak hiç kimse yok. Nedim’den başka tabi… Hepsinin uyuz bir yanı var.
Zalim İstanbul 4. bölüm 5. kısım izle
[/box]