[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Ceren ve Nedim yakalanıyor!
En az Cumhurbaşkanı kadar büyük önem taşıyan ve adeta Türkiye’nin gündemini belirleyen Karaçay ailesi, tüm gazetelerin manşetlerinde kayıp ilanı vermiş, Cemre ve Nedim mağdurlarını tüm ülkede fellik fellik aratıyor. (!) Arama Kurtarma Ekipleri, tüm Emniyet Müdürlükleri, Sağlık Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik, Milli İstihbarat Teşkilatı vs… Ülkenin tüm bakanlıklarını, teşkilatlarını, kurum ve kuruluşlarını harekete geçiriyor Agah Karaçay. (!) Düşünün artık adamın bu ülkedeki yerini ve önemini. (!) İki tane kıytırık safkalozu arayacaklar diye ABD gündemini bile değiştirdiler. Tam bir komedi… Bu arada şu 17 Haziran 2019’u işaret eden kara zarf mevzusu çoktan unutuldu onu da söyleyeyim dedim. Yoksa derin devletlerin bir nevi dizi yolu ile mesajlaşması mıydı bu, bilemiyorum. Sonuçta paranoyak olduk toplumca.
Cemre ve Nedim okyanusu aştı ama kıytırık bir otelin 4 cm çaplı havuzuna bile girmeden boğulacak gibi görünüyor. Otelin sahibinin kokainci kılıklı oğlu, Nedim ve Cemre’ye takmış vaziyette çünkü. Her zaman her ortamda kıl insanlara rastlamasalar olmaz. Her şey pamuk ipliğine bağlı… Gururla izlediğimiz ve bağrımızı kabarttığımız kaçırma sahnesi adeta çuvaldız batırılmış uçan balon misali fosur fosur sönmüş durumda. Mağlubiyetini ilan etmiş olan hayal kırıklıkları, sezonun ilk bölümü ile birlikte kontrolü yeniden ele aldı ve açık ara farkla sevinç duygusunu geride bıraktı.
Cenk, devlet teşkilatının beş on adım önünden yürüyen Karaçay’ların adamlarından birisi olan Şahin’den Cemre ve Nedim’in Kazdağları’nda olduğunu öğreniyor ve yapacak başka işi olmadığı için telefona daha çalmadan cevap veren “uçak hazırlamacı başı” diğer adamını arayıp, Kazdağları rotası oluşturuyor. İşte onlar için her şey bu kadar kolay. (!)
Şeniz ve Ceren de Cemre’ye yeni bir tuzak kurdular. (İyi yapıyorsunuz kız, kurun tuzakları! Hadsiz, öngörüsüz, manyak Cemre hak ediyor bütün bu başına gelenleri. Onun yaptıklarını da siz hak ediyorsunuz. Yiyin birbirinizi!) Olan Civan’a oluyor tabii. Şeniz evindeki yazıcıdan büyük harflerle bir fidye mektubu hazırlıyor. O mektubu Cemre’nin gönderdiğine dair tek bir kanıt bile yokken, hatta paranın gönderileceği adres bile yokken Agah hemen celalleniyor bu duruma. Ben de anlamadım bunlar mahalle delileri mi İstihbarat ajanları mı?
Cemre Nedim’i odaya kilitleyip otelin Pazar alışverişine gidiyor. Hiç sormuyor çocukcağıza tuvaletin var mı, aç mısın diye. Çocuğun suratından belli o gece fasulye benzeri şeyler yediği. Kapı kilitlenirken soğuk terler döküyor yavrucak. Bir de aynı kıyafeti dönüp dönüp giyiyorlar. Hangi ara yıkanıyon, hangi ara kurutuyon o tek göz odada elbiselerinizi? Gencecik adamı nasıl soyunduruyon, nasıl yıkıyon? Hadi kış mevsimi olsa anlarım da, yazın ortasında terden bir hal olmuyor musunuz? Kokarsınız ya! Bir de Cemre’nin saçlarında hafifçe dalga var onu da fark etmiyorum sanmayın! Hiç de öylece kaçmış insan tipi yok bunlarda. Çizgi film kahramanları gibi, pembe toz şeklinde s*çıp, olabildiğince nazik yiyeceklerle besleniyorlar. (Kurabiye, simit, doğadan toplanmış böğürtlen gibi…) Hatta bazen beslenmiyorlar bile. Kudretten geçiniyorlar. Böyle yapılabilsek biz de kaçardık sağa sola. Aman başrol karakterler güzel görünsün yeter ki. (!) Mantıklı olması şart değil.
Gıcığımıza gidiyor ama otelin veliahdı bunlara gıcık gitmekte haklı. Saftirik anası aldı koydu bunları odaya; ama gerçekten şüpheliler. Çantaları çaldırmışlar, anaları babaları yok, kimlikleri yok, telefonları yok, gelmişler burada şirin şirin iş ve oda arıyorlar. Yani şahsen böyle tipler benim otelime gelse ben ürperirdim. İlla ki altında bir şey arardım yani. Bunlar ilk seferde inandırdılar kendilerini birilerine. Dizi işte… Her neyse Cemre koskoca otele Pazar alışverişi yapmaya gidiyor; ama iki kişilik bir ailenin 4 günlük yemek ihtiyacını bile karşılamayacak kadar az şey alıp dönmeye çalışıyor. O da aldığı yer Pazar bile değil, bildiğin manav. Anlaşılan o ki dizidekiler birer lokma ile doyabilen insanlar. Hatta yemeseler bile ayakta durabilecek insanlar. Yemek onlar için bir dekor ürünü. Çiklet çiğnemek gibi bir şey… Hayat onlara güzel… Ben de böyle olsam ben de bir zengin bebesi kaçırır macera yaşardım arada.
Ceren kendi annesine ve kardeşine suikast kurup polis merkezine ifadeye gönderiyor. Sonrasında ağlıyor, zırlıyor, bayılıyor falan; ama çok da uzun sürmüyor her zamanki gibi. Babaannesi iki dakikada kendi ayarlarına döndürüyor yeniden. Damla ise çok üzgün bütün bu olanlardan ötürü. Tek samimi insan o zaten köşkün içinde kalanlardan. Babasıyla konuşuyor falan ama nafile. Muhakeme yeteneklerini yitirmiş hepsi; geçmiş ile şimdiyi karşı karşıya getirip, bu işin içinde başka işlerin olabileceğini kestiremiyorlar. Daha doğrusu tek bir kişi kestiremiyor. O da Agah. Geriye kalanların bir kısmı Cemre’ye inanıyor, diğer kısmı da zaten Cemre’yi tuzağa düşürenler.
Şahin’in ihaneti ortaya çıktı; ama Şeniz’in Şahin ile çalıştığı da ortaya çıktı bu süreçte. Hemen heyecanlanmayın. Şeniz buna da bir kılıf uydurmuştur. İnandırıcı ve iyi niyetli cümleler tasarlamıştır. Cenk de herkesten önce Cemre’yi buldu. Cemre yine laga luga kasıyordu içinden. “Karanlığın içine düşmeyi o seçmemiş miş de karanlıkta kalmayı o seçmiş miş…” falan diyerek. Hadi ordan!!! 8 yaşında çocuğu aşağıya atarken Cenk’in ellerinin ipleri benim elimdeydi de ben mi attırdım aşağıya. Açtırmayın benim bayramlık ağzımı. Milyonlarca çocuk var bu dünyada. Kıskandığı kuzenini camdan aşağıya atmak çocukluğun basit hallerinden birisi değildir. Hele ki 8 yaş daha bilinçli bir yaştır. Hatta olabilecek en vicdanlı yaşlardır. Lazımlıktan kendi b*kunu alıp kuzeninin suratına sürdü demiyoruz; çocuğu aşağıya atmış diyoruz! Bu gerçekten basit bir şey değil. Ne itirafı basit ne de kabullenmesi basit. Cenk’in yerinde olsam ben de kıvranırdım suçumdan dolayı. Ama Cemre salağı bunu anlayamaz. Masum kibri var çünkü onda. Dünyanın en iyi ve en duyarlı insanı olduğunu düşünüyor. Oysa ki fazlasıyla bencil ve empatiden yoksun. Aynı zamanda da sabırsız… Bu yüzden Cemre’nin başına gelenler gıcığıma gitse de beni pek üzmüyor. En çok Cenk ve Nedim’in durumu üzücü bu dizide…
Otelin veliahdı nihayet Cemre ve Nedim mevzusunu öğrendi. Öğrenir öğrenmez de tezgahı dağıtma girişimlerinde bulundu hemen. Cemre de Cenk ile karşılaştı. Cemre’nin yine burnu kaf dağında. Tek bildiği şey Cenk’i korkaklıkla suçlamak ve ona iğrenç bir şekilde ezilmiş bir hamamböceğine bakar gibi bakmak…
Zalim İstanbul 10. bölüm 6. kısım izle
[/box]