[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Ceren gerçekleri itiraf edemedi!
Ceren de gelmiş köşkün kapısına, “ben buranın geliniyim” diye özel korumalara çıkışıyor eksik etek halleriyle. “Siz benim kim olduğumu unuttunuz galiba?” klişesini de eklemeden geçmiyor. Sanki köşkün asıl sahibi kendisi de Agah gelip onun haklarının üstüne kondu! Bir imza atınca ve rahme bir bebek kondurunca kendisini köşkün kraliçesi ilan etti haspam! Korumaların etrafında sivri sinek gibi vızıldamaktan öteye geçemedi neticede. Ceren’in amacı, karnındaki bebeğin asıl sahibini ve Şeniz’in dumura uğratan oyunlarını ortaya çıkartmaktı. (Sanki söylese inanan olacak da…) Postalandı sonunda tabi yırtıla yırtıla… Madem konuşarak olmuyor, mesaj at o zaman kardeşim! Ablanın pavyon maceralarını atarken Agah ile muhatap olma gereği duymamıştın? Telefonla işi halletmiştin. Bunu da telefonla hallet, ne olacak ki? (Gerçi böyle sahnelerde genelde Şeniz erken davranıp her şeyi mahvediyor uyuz oluyorum.)
Şeniz yılanı olacakları hissetmiş olacak ki sabahın ilk ışıklarıyla son sistem makyajını yapıp, defile gösterisine gidebilecek şıklıkta giyinerek Ceren fırlamasının iplerini dizginlemeye gidiyor. Damla da Şeniz de gün boyunca boşa süslenip püsleniyorlar. Vallahi boşa gidiyor giydikleri tüm elbiseler. Belki bir yerlerde görmüşlerdir diyerekten sonradan aynısını da giymiyorlar bunlar. Bir ton masraf… (Bakmayın siz bunar hep reklam kokan hareketler. Allah bilir hangi markanın koleksiyonunun reklamı yapılıyor farkında değiliz.)
Agah nihayet o ulvi an için tası tarağı topluyor. Nedim’i şirketi ele geçirme konusunda gaza getirme, bencil duygularını pekiştirme ve Cenk’i kışkırtma politikaları yapmak için oğlunu ve yeğenini alıp şirkete götürüyor. Kurabileceği en manasız cümleleri kuruyor. Neymiş efendim bütün her yer onunmuş. Tamam her yer onun olsun da; burada asıl emeği geçen de sensin. Hiç mi hakkın yok? Eğer kendi hakkını korumazsan bu kişi Nedim bile olsa tepene çıkar. İnsanız sonuçta, şeytanımız dürter. Akıllı olacaksın Agah Bey!
Cemre de köşkte pineklemekten sıkılıyor ve Seher’in peşine takılıyor. Seher pek memnun değil. Özel arabayı kabul etmiyor dişi Ali Rıza… Biniyorlar dolmuşa, gidiyorlar Ceren’in mahallesine. Mahalleye vardıklarında “İncek var!” diye bağırıyor dolmuşun içinde. İneceğini söylerken bile dram akıtıyor sesinden kadın… Otobüsteki yolculara bu dram iki üç gün yeter. Seher Cemre’nin bu mahalleye gelişini sorguluyor. “Sen gelmezsin böyle yerlere, korkarsın. Ucuz parfüm kullanırlar buralarda…” şeklinde bir sorgu değil tabi. “Sen hava civa basmayı sevmezsin, hayırdır?” diye sorguluyor. O da kanatsız melek rolüne büründüğü için bu niyetini belli etmezcesine “Sadece Ceren ve beni 10 dakika yalnız bırak yeter.” diyor. Bu korkunç bir haber! En son yalnız kaldıklarında Antakya’daki evleri yanmıştı. Bir sonraki yalnız kaldıklarında ise plazadaki ev 9,4 şiddetinde deprem olmuşçasına dağılmıştı. Garip bir sevişme anlayışları var.
Bütün bunlar konuşulurken Şeniz, Neriman ve Ceren de kimin ne kadar kaybedecek şeyi var, kimin kimde menfaati var, bunu tartışıyorlardı. Şeniz onlara laf koyuyor, onlar Şeniz’e laf koyuyor derken Seher çıkageliyor bir anda. Şeniz tam haşlama gömme işini bitirmiş ve dış kapıyı açmışken beklenen olur ve Şeniz ile Seher kapıda karşılaşır. Şeniz hemen bir şeyler uydurur “Kızın anasız kalınca geleyim bir annelik yapayım dedim.” der. Seher yer mi bu damar lafları? O da der ki: “Ben de Agah’ın yanında kimseyi göremeyince kadınsız kaldığını düşünüp onu teselli ettim.” der koyar lafı. (Şaka şaka) Kısacası Seher çok sallamaz Şeniz’in laflarını. İçeri girer hemen. Neriman ve Ceren’in nasıl tepki vereceğini tahmin etmek hiç güç değil. Daha düne kadar torununu millete peşkeş çekmiş olan paragöz kaynana ve yine daha düne kadar engelli vatandaşa tekme tokat girişen, türlü türlü eziyet eden, hatta boğmaya bile çalışan hırs küpü kız ikisi bir olmuş Seher’e “Vicdanlı anne nasıl olunur ve nasıl olunmaz?” dersleri vermeye başlıyor. Sitemler, tripler birbirini kovalıyor. Seher tripleri takmıyor bile: “Git, zengin ama fakir onurundan vazgeçememiş olan ablanla konuş. Yan taraftaki varoş kafede seni bekliyor.” diyor. Ceren hemen gidiyor oraya. Neriman durdurmaya çalışsa da boşa.
Ceren’in Cemre’den beklediği konuşma şu:
“Naaaber kızıııım! Aldım mı Cenk’in imzasını, girdim mi koynuna, kondum mu köşkün baş köşesine!!! Yedim mi sosyetik salataları haa? Heheheh, zenginlik de pek güzelmiş yaa, siz bu varoş mahallede nasıl yaşayabiliyorsunuz? İnsan korkar burada yaa! Kız! Arap sabunu mu kullandınız yoksa, buram buram Arap sabunu kokuyor ortalık!”
Eee herkes karşısındakini kendi gibi görürmüş. Öyle olmadı tabi. “Otur konuşalım ablacım. Anlat derdini!” dedi, adam yerine koyup karşısına oturttu. Sonuç ne oldu peki? “Git kocana sor, garezim neymiş o anlatsın!” oldu sonuç. Aslında şimdiye kadar yaşananlar, söylenenler ve diğer her şey Cenk ile Ceren arasında ilişki olduğunu açıkça ortaya koyuyor; ama Senarist henüz karakterlerin çakralarını açma niyetinde değil.
Şeniz ise “Sekreter Ayfer” piyonunu kullanarak Agah hakkında bilgi almaya çalıştı. Aldığı bilgiler ise pek hoşuna gitmedi. Agah Nedim’i şirkete getirmişti. Şeniz’in aklından geçenleri tahmin etmişsinizdir:
“Yavaş yavaş şirketi ve köşkü ele geçirecek!”
Endişesinde haklı. Agah da yeğen sevgisi konusunda haddi fazlasıyla aşınca Cenk de geçmişten bugüne kadar uzanan endişesinde haklı çıkıyor. Nedim’i aşağıya atmasına neden olacak o kıskançlığın asıl sebebi tekrardan depreşiyor Agah’ın sözleriyle. Hadi geçmişte Cenk’in gözü önünde Nedim’e “buralar senin, gerisi teferruat” diye telkinde bulunan Nedim’in babasıydı. Şimdi ise kendi babası aynı sözleri vurgulayıp duruyor. Cenk de haklı olarak “teferruat olmaktan bir türlü sıyrılamadık anam!” diyerek sitem ediyor içten içe ve ortamı derhal terk ediyor.
Nedim ve Nedim’in devamlı sözü edilen mal varlığı ile geçiyor Cenk’in koskoca 25 senesi. Şimdi içindekileri Agah’a dökse Agah deli gibi ayıplar “nasıl böyle şeyler düşünebildin” diyerek suçlu hissettirir. Oysa anlamaya çalışsa, onun bunu anlayışla karşılayacak olgunluğa erişmemiş olabileceğini düşünüp gönlünü alabilirdi. Ama Agah’ın tek derdi var o da Nedim. Oysa tüm mal varlığı Nedim’in olsa bile o mal varlığını ayakta tutan ve sürdüren Agah. En az abisi kadar hakkı var bu yüzden o şirkette. Bütün bunların göz ardı edilmesi de aslında birer haksızlık. Ama acıdığım aslında sadece Agah ve onun çocukları. Şeniz’i eşekler kovalasın. Ona hiç hak vermiyorum. Belki gelecek bölümlerde ona da hak veririz birazcık. Ama ne kadar hak verirsek verelim yine de Agah’a takılan boynuzlar hak görülemeyecek.
Oysa Nedim, babası ile Şeniz’in iş pişirmesi durumlarını bildiği için babasından tiksinti duyuyor. “Ben istemedim” diye bağırarak, birlikte çekilen resimlerini kırıyor bu yüzden. O haliyle öyle bir isabet ettiriyor ki maşallah, demek sağlam olsa dünyaca ünlü Basket, Okçuluk ya da Atıcılık şampiyonu olabilir. Agah dalıyor içeri sesi duyunca. Şaşırıyor:
“Sen nasıl resme isabet ettirebildin, maşallah!” diye mi düşünüyor; yoksa “maşallah isabet yeteneğin epey kuvvetli, tebriks ediyorum; amma ve lakin neden bu resim?” diye mi düşünüyor; orasını bir Allah bir de Senarist bilir şu an…
Cenk bu kadar trajediden sonra, paralı olma avantajını yeniden kullanarak, kendisini adam yerine koyan yegâne yere; yani “gece kulüplerine” gidiyor. Orada her an el üstünde tutuluyor çünkü.
Cemre arayınca suratına kapatıyor ve telefonu da hepten kapatıyor. Kulüpte karılar kızlar vs süper ortam var. Koca memeli kızlar kur yapıyor, kendisini iyi hissettiriyor ama Cenk yüz vermiyor. Demek ki kur yapanı değil yerden yere vuranı seviyor Cenk. O da onun zevki.
Zalim İstanbul 15. bölüm 3. kısım izle
[/box]