[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Karaçay’lar bebeğin cinsiyetini öğreniyor!
Olağan üstü zekâsı ve yetenekleri olan Nedim, kendi benliğinden önce piyanoyu çözmüş gibi görünüyor. Öyle ki Cemre, Nedim’in bastığı notalar eşliğinde tango fantazisi bile kurabildi. Nedim adeta Cemre’nin hayallerini bile yönetiyor. (!) Cenk ise köşkte dönen bu dolaplardan kıl olmuş durumda. “Karım elimden ha kaçtı ha kaçacak!” psikolojisi ile köşkte dönüp duruyor. (Daha önce hiç bu kadar açık yüreklice ilerleyen potansiyel bir ihanete tanık olmamıştım.)
Cenk hem karısına “Hayırdır kanka ne iş?” diye soramıyor, hem de kuzenine “Kuzenin karısına bakılır mı l*n p*ç!” diye çıkışamıyor. Çünkü günahları boyunu aşmış. Kimseye hesap soramıyor. Herhangi birine hesap sormak, kendi ayağına sıkmakla eşdeğer. Bazen öfke patlamaları yaşasa da şimdilik sabretmeyi ve fazla sivrilmemeyi seçiyor.
Nedim ise köşkün her köşesine göz dağı verme, huzursuzluk yaratma ve dehşete düşürme işlemlerini sürdürüyor. Agah da bu dehşetlere süsleme uyguluyor. (Nedim’e hak ettiği şeyleri teker teker vererek.) Cenk her ne kadar yaptıklarından dolayı vicdan azabı çekiyor olsa da, kendisinin çoktan sahip olduğu sıradan şeylerin Nedim’in eline tutuşturulduğunu görmeye pek katlanamıyor gibi. Kıskançlık tam gaz devam ediyor. İşin içine Cemre kıskançlığı da girince tam oluyor. Nedim amcasına minnettar. Ama yapmayı planladığı şeyler hem doğrudan hem de dolayı olarak Agah’a zarar verecek şeyler. Belki mukayese yeteneği pek gelişmiş değil, belki de amcasına da kızgın. (Kendisini Şeniz’in ellerine bıraktı diye.)
Bu arada Şeniz de yakıyor yani. Giymiş derin dekolteli mini elbisesini, etrafta depresyon kasıyor. Kızım sen istesen de depresyona giremezsin. Sen girmek istesen dekolten giremez.
Ceren dahil olmak üzere dizi setindeki herkes heyecanlı. “Acaba senarist bebeği kız mı yazdı erkek mi?” diye düşünüyorlar. Nedim daha bir heyecanlı. Sanki bebeğin babası kendisi. (!) İntikam ateşi Nedim’in üzerinde adeta evlat sevgisi tepkimeleri verdiriyor. Seher de Ceren’i böyle zamanda yalnız bıraktılar diye triplerde. (Sen kızın bunca marifetine rağmen hâlâ yaşayabiliyor diye dua et bence.) Neymiş efendim bir kabahatin cezası bir kez çekilirmiş. Senin kızının kabahati tek yanlış 180 doğruyu götürür türden bir kabahat. Bunu anlayacak kadar akıllı olabileceğini düşünmüştük. 180 farklı cezayı çekmeden murada ermek var mı hemen öyle? Öyle kolay olsaydı herkes kafasına göre takılırdı bu dünyada.
Ceren ve Neriman yana yakıla bebeğin babasını bekledi Kadın Doğum’un önünde. Ama nerdeeee? Kadın Doğum Uzmanı bile garipsedi bu durumu. (Neden garipsediyse? Çok normal bir şey bu, herkes koluna kocayı takıp gelemiyor. Niye millete psikolojik şiddet uyguluyorsunuz? Sizi ne ilgilendirir?) Tam da böyle karalar bağlamışken, nerede benim kocişim derkeeenn. Sürprizz! Ceren istedi 1 göz Allah verdi 2 göz. Hem öz babası geliverdi hem de madiden babası. Ceren’in (ve özellikle de Neriman’ın) keyfine diyecek yok. Bebeğin anneannesi ile teyzesi de ortama geldi ya; artık tadından yenmez. Nihayet doktorun karşısında kendilerini aklayıp paklayabildiler. (Rahatladınız mı doktor hanımcım? Geldi beklediğin misafirler.) Ama doktor rahat durur mu? Deşiyor da deşiyor. “Baba kimdi?” diye soruyor. Niye lazımdı bacım? Baba dölüyle mi çalışıyor bu ultrason denilen meret? İyice salça ettin ortamı. Bu arada Nedim’in kulağa fısıldadığı şey şuymuş: “Sabret, yakında göreceksin!” Bu mudur yani? Sen göreceğini zamanında görmüşsün zaten. Daha beter ne yaşayabilirdin ki?
Zalim İstanbul 19. bölüm 4. kısım izle
[/box]