Netflix geçtiğimiz yıllarda yaratmış olduğu etkileyici korku-gerilim dünyasının ardından keskin ve dinamik bir gelecek vaat ediyor. The Haunting: Bly Malikânesi, Gece Yarısı Ayini ve Brand New Cherry Flavor ile birlikte The Haunting of Hill House, Haunted, The Kingdom gibi eski kült içeriklere meydan okurken platformun korku dünyası üzerindeki yelpazesine çeşitlik katıyor. Korku unsurunun sadece lanet, şeytan, katil üçgeniyle oluşmayacağını ve insani duyguların getirisiyle vuku bulan “psikolojik” kavramının kusursuz öncülüne sahip çıkıyor. Maskeli katiller yerine hayali dünyayı, kanlar yerine bireylerin zaaflarından faydalanıyor.
Yönetmenliğini Matt Angel ve Suzanne Coote’un üstlendiği Hipnotizma da bahsini geçirmiş olduğum dinamik hikâyenin getirilerinden epey faydalanıyor. Bir dizi kadar yavaş ve derin anlatıma sahip olmadığı gibi film öncüsünün yap bozluğunu layıkıyla ekranlara taşıyor. Üstelik “keşke dizi olsaydı” şeklindeki yorumu hak edecek sağlam senaryosuyla göz kamaştırmayı başarıyor. Haliyle en çok da Kate Siegel’in ekmeğini yiyor. Modern korku-gerilim dünyasının yapı taşlarından biri haline gelen genç oyuncu The Haunting, Gerald’s Game gibi yüksek getiri yapımların ardından Hipnotizma’ya renk katıyor. Film konusu şöyle:
Kate Siegel’in hayat verdiği Jenn karakteri, kişisel hayatındaki aldatmacaların, ihanetlerin yanı sıra iş dünyasında da aradığı lokmayı bulamayan psikolojik olarak buhranlı genç kıza ışık tutmaktadır. Terapiste gidip gitmemek arasında epey mekik dokurken çeşitli bireylerin önerisiyle Dr. Meade’nin ismini işitmeye başlamaktadır. Görünüşe göre Meade diğer terapistlerin bilindik yöntemlerine nazaran hastalarını hipnoz ederek gelişme kaydetmeye çalışmaktadır. Bu gelişmeye tav olan Jenn de soluğu doktorun yanında alacaktır. Fakat Meade’nin kendisi için vaat ettiği dünya; onu çok daha keskin bir aleme sürükleyecek. Akli dengesini daha da bozacaktır. Ve o süreden sonra “akıl oyunları” genç kızın peşini bırakmayacaktır. Hayaller, korkular, ölümler… Sonuç olarak: 6,5/10.