Sicilya kökenli işçi sınıfı bir ailenin ikinci çocuğu olarak 17 Ekim 1942’de dünyaya gelen yönetmenin çocukluğu Manhattan‘ın “Küçük İtalya” olarak bilinen mahallesinde geçti. Bu çevrede geçen gençlik yılları, kendisine kariyeriyle ilgili oldukça ilham verdi ve o yıllarda keşfettiği New York, ileride çekeceği filmlere iyi birer dekor zemini sundu. Küçük yaşında “astım” hastalığından muzdarip olan Scorsese, bu yıllarda sinemaya ilgi duymaya başladı. 1960 yılında New York Üniversitesi sinema bölümüne girdi ve önce 1964 yılında mezun oldu, sonra, 1966 yılında yüksek lisansını aldı. Bu yıllarda, “What A Nice Girl Like You Doing In A Place Like This?” (1963) ve “It’s Not Just You, Murray!” (1964) gibi kısa filmler çekti. Kendisinin en ünlü kısa filmi ise, 1967 yılında çektiği “The Big Shave” idi. Bu film, kendisini durmadan traş eden ve sonunda kendi, boğazını kesen bir adam hakkındaydı ve bu eserinde Scorsese, Amerika’nın Vietnam’a müdahalesini işlemişti. 1967’de ayrıca , okul arkadaşlarından, sonraki yıllarda da beraber çalışacağı, Harvey Keitel ile, siyah-beyaz, “Who’s That Knocking At My Door” adlı filmi çekti. Bu film aynı zamanda, sonradan çekmiş olduğu “Mean Streets)’in habercisiydi. Henüz tamamen ortaya çıkmamış olmasına rağmen, “Scorsese Stili” ortadaydı : New York Italyan-Amerikan sokak-hayatı tadı, süratli kurgu, derlenmiş rock tarzı film müziği ve sorunlu erkek başkahraman.
https://googleads.g.doubleclick.net/pagead/ads?client=ca-pub-2485175460453749&output=html&h=280&adk=2283119181&adf=1982513040&pi=t.aa~a.2832629079~i.3~rp.4&w=708&fwrn=4&fwrnh=100&lmt=1671255436&num_ads=1&rafmt=1&armr=3&sem=mc&pwprc=8666653896&ad_type=text_image&format=708×280&url=https%3A%2F%2Fwww.biyografi.net.tr%2Fmartin-scorsese-kimdir%2F&fwr=0&pra=3&rh=177&rw=708&rpe=1&resp_fmts=3&wgl=1&fa=27&adsid=ChEI8KmUpQYQ9eSRptPd08SJARI5AHeL22pRWuCMNpCiYEIKLnsuEtlroNVGx4_27oM5fw9yU9FUVO0Rb-c-h7DBhJG8SRcw_I7Vfg2b&uach=WyJXaW5kb3dzIiwiMC4xLjAiLCJ4ODYiLCIiLCIxMDkuMC41NDE0LjEyMCIsW10sMCxudWxsLCI2NCIsW1siTm90X0EgQnJhbmQiLCI5OS4wLjAuMCJdLFsiR29vZ2xlIENocm9tZSIsIjEwOS4wLjU0MTQuMTIwIl0sWyJDaHJvbWl1bSIsIjEwOS4wLjU0MTQuMTIwIl1dLDBd&dt=1688549527707&bpp=2&bdt=1845&idt=-M&shv=r20230627&mjsv=m202306220101&ptt=9&saldr=aa&abxe=1&cookie=ID%3D2f7a6dcb002c1d68-222c2cf29bdf00d8%3AT%3D1683967721%3ART%3D1688549526%3AS%3DALNI_MbYVayQZwrEyh2WKRnjfb_DfLeijg&gpic=UID%3D00000bf9ce1eb0c0%3AT%3D1683967721%3ART%3D1688549526%3AS%3DALNI_MYVHRTnyuxSLcNOg9-nyThYWb2vLA&prev_fmts=0x0%2C1170x280&nras=3&correlator=7131523310767&frm=20&pv=1&ga_vid=1850933757.1683967725&ga_sid=1688549527&ga_hid=763751340&ga_fc=1&u_tz=180&u_his=50&u_h=768&u_w=1366&u_ah=728&u_aw=1366&u_cd=24&u_sd=1&dmc=8&adx=121&ady=1324&biw=1349&bih=657&scr_x=0&scr_y=600&eid=44759842%2C42532277%2C42532279%2C44759876%2C44759927%2C31075816%2C44788441%2C44789815&oid=2&pvsid=2394964027547043&tmod=2067610855&uas=0&nvt=1&ref=https%3A%2F%2Fwww.google.com%2F&fc=1408&brdim=0%2C0%2C0%2C0%2C1366%2C0%2C1366%2C728%2C1366%2C657&vis=1&rsz=%7C%7Cs%7C&abl=NS&fu=128&bc=31&ifi=3&uci=a!3&btvi=1&fsb=1&xpc=2P4Uy21361&p=https%3A//www.biyografi.net.tr&dtd=19
Scorsese, 1970’li yıllarda o dönemin önemli sinemacılarından, Francis Ford Coppola, Brian De Palma, George Lucas ve Steven Spielberg ile yakınlık kurdu. Bir çok projede birlikte çalışacağı Robert De Niro‘yu Scorsese’ye tanıştıran De Palma oldu.
1972 yılında Scorsese, Coppola, James Cameron ve John Sayles’ın kariyerlerini kurmalarında yardımcı olan yapımcı Roger Corman için “Boxcar Bertha” adlı filmi yaptı. Küçük bir iş olarak görünse de , De Niro ile yaptığı ilk film olan “Mean Streets”‘i çekmeden önce , bu film Scorsese’e hızlı ve ucuz yoldan film yapmayı öğretti. 1974‘te aktris Ellen Burstyn , “Alice Doesn’t Live Here Anymore” filmi için Scorsese’i seçti ve bu filmdeki performansıyla en iyi kadın oyuncu dalında Akademi Ödülünü almayı başardı.
1976 yılında, en başarılı filmlerinden biri olan “Taxi Driver“‘ı Robert De Niro, Judie Foster ve Harvey Keitel gibi bir kadroyla çekti. Aynı yıl Palme d’Or ödülünü aldı ve birden fazla Oscar’a aday oldu. Bu başarının ardından Scorsese, ilk büyük bütçeli filmine soyundu: “New York, New York“. Beklediği başarıyı gösteremeyen bu filmin ardından Scorsese bunalıma girdi ve bu dönemde ciddi bir kokain bağımlılığı yaşadı. Bu sıralarda bir kaç belgesel tarzı eserler çeken Scorsese’in zaten hassas olan sağlığı, bu hızlı yaşamla birlikte iyo, kendisinin en iyi filmi olarak görülen “Raging Bull“u çekmeye ikna ederek Scorsese’i kokainden kurtarmayı başardı.İngiltere’nin prestijli dergisi “Sight and Sound” tarafından 1980lerin en iyi filmi seçilem bu yapım, Scorsese’e –en iyi yönetmen dalı da dahil olmak üzere- 8 Oscar adaylığını da beraberinde getirdi. En iyi aktör dalında De Niro Oscar’ı almayı başarırken en iyi yönetmen ödülü, o yıl, “Ordinary People” ile Robert Redford‘un oldu.
https://googleads.g.doubleclick.net/pagead/ads?client=ca-pub-2485175460453749&output=html&h=280&adk=2283119181&adf=4076010610&pi=t.aa~a.2832629079~i.9~rp.4&w=708&fwrn=4&fwrnh=100&lmt=1671255436&num_ads=1&rafmt=1&armr=3&sem=mc&pwprc=8666653896&ad_type=text_image&format=708×280&url=https%3A%2F%2Fwww.biyografi.net.tr%2Fmartin-scorsese-kimdir%2F&fwr=0&pra=3&rh=177&rw=708&rpe=1&resp_fmts=3&wgl=1&fa=27&adsid=ChEI8KmUpQYQ9eSRptPd08SJARI5AHeL22pRWuCMNpCiYEIKLnsuEtlroNVGx4_27oM5fw9yU9FUVO0Rb-c-h7DBhJG8SRcw_I7Vfg2b&uach=WyJXaW5kb3dzIiwiMC4xLjAiLCJ4ODYiLCIiLCIxMDkuMC41NDE0LjEyMCIsW10sMCxudWxsLCI2NCIsW1siTm90X0EgQnJhbmQiLCI5OS4wLjAuMCJdLFsiR29vZ2xlIENocm9tZSIsIjEwOS4wLjU0MTQuMTIwIl0sWyJDaHJvbWl1bSIsIjEwOS4wLjU0MTQuMTIwIl1dLDBd&dt=1688549527707&bpp=1&bdt=1845&idt=1&shv=r20230627&mjsv=m202306220101&ptt=9&saldr=aa&abxe=1&cookie=ID%3D2f7a6dcb002c1d68-222c2cf29bdf00d8%3AT%3D1683967721%3ART%3D1688549526%3AS%3DALNI_MbYVayQZwrEyh2WKRnjfb_DfLeijg&gpic=UID%3D00000bf9ce1eb0c0%3AT%3D1683967721%3ART%3D1688549526%3AS%3DALNI_MYVHRTnyuxSLcNOg9-nyThYWb2vLA&prev_fmts=0x0%2C1170x280%2C708x280&nras=4&correlator=7131523310767&frm=20&pv=1&ga_vid=1850933757.1683967725&ga_sid=1688549527&ga_hid=763751340&ga_fc=1&u_tz=180&u_his=50&u_h=768&u_w=1366&u_ah=728&u_aw=1366&u_cd=24&u_sd=1&dmc=8&adx=121&ady=2147&biw=1349&bih=657&scr_x=0&scr_y=600&eid=44759842%2C42532277%2C42532279%2C44759876%2C44759927%2C31075816%2C44788441%2C44789815&oid=2&pvsid=2394964027547043&tmod=2067610855&uas=0&nvt=1&ref=https%3A%2F%2Fwww.google.com%2F&fc=1408&brdim=0%2C0%2C0%2C0%2C1366%2C0%2C1366%2C728%2C1366%2C657&vis=1&rsz=%7C%7Cs%7C&abl=NS&fu=128&bc=31&ifi=4&uci=a!4&btvi=2&fsb=1&xpc=jIU9LhLZdH&p=https%3A//www.biyografi.net.tr&dtd=32
1983 yılında, De Niro’yla 5. ortak yapımı olan “The King of Comedy“yi çekti. Son çalışmalarındaki dışavurumsal tavır bu eserde, yer yer sürrealizme kadar gitti. Gişede çok iş yapamayan bu film, gösterime girdikten sonraki yıllarda olumlu eleştiriler kazandı. Aynı yıl, yönetmen, uzun soluklu kişisel çalışması olan, 1951, Nikos Kazantzakis kitabından uyarlama; “The Last Temptation of Christ” projesine başladı. Scorsese, 1988 yılında, senaryosunu Paul Schrader‘ın kaleme aldığı bu projeyle geri döndü ve yine en iyi yönetmen dalında Oscar’a aday oldu ve yine eli boş döndü.
1990lara gelince, Scorsese başarılı sinema kariyerine “Goodfellas” (1990), “Cape Fear” (1991), “The Age of Innocence”(1993), “Casino” (1995), “Kundun” ([]) ve “Bringing Out the Dead” (1999) gibi filmlerle devam etti. 2000li yıllarda çıkardığı, “Gangs of New York” ve “The Aviator” ([]) adlı filmleriyle ses getirdi. Leonardo Di Caprio ile çalışmalarını sürdüren ünlü yönetmen, 2006 yılında “The Departed” filmini tamamladı. Halen yakın gelecekte piyasaya sürülmesi beklenen projeler üzerinde çalışan Scorsese, büyük bütçeli filmler yapmaya devam ediyor.