Aşık olduğumu nasıl anlarım
Öncelikle âşık olduğumu nasıl anlarım sorusunu soruyorsak muhtemelen aşık değilizdir. Aşk öyle güçlü bir duygudur ki, “acaba” kelimesine yer yoktur. Aklınız fikriniz ondadır, böyle saçma sorularda değildir. Ancak hoşlanma, heves, hayranlık gibi durumlarda “ben âşık mıyım” diye sorarız kendimize. Değilsiniz güzel kardeşlerim.
Madem bu soruyu aşıklar sormazlar, o halde âşıkları biraz kendi hallerine bırakıp, bir heves içerisinde olanlara yönelelim ve soruyu biraz tepetaklak edelim.
Yeni soru: Âşık olmadığımı nasıl anlarım?
İnsani durumlar karşısında şoka girmek
Evlerimizin içinde yalnız başına takılırken pek çoğumuz geğirir, gaz çıkarır, acıkır ya da tuvalete gideriz. Ancak “âşık olduğumuzu düşündüğümüz” o kişi bunlardan birini ya da birkaçını yaptığında o anda şoka gireriz ve ona karşı duyduğumuz heyecan üstüne su dökülmüş ateş gibi söner. Siz aslında o kişiye değil, hayali bir varlığa tutulmuşsunuzdur.
Korkuların devam etmesi
Karanlık korkusu, hasta olma korkusu ya da hayata dair korkularınız topyekûn devam eder. Örneğin sevdiğiniz insandan haber alamıyorsanız ve onun çok izbe ve karanlık bir yerde olduğunu tahmin ediyorsanız ve bu insana âşıksanız, karanlıktan ve ıssız yerlerden korkmak sizi durduramaz. Onun ne halde olduğunu bilmek, iyi olduğundan emin olmak için koşa koşa oraya gidersiniz. Ama ona karşı duyduğunuz bir heves ya da hoşlantı gibi basit duygularsa, o zaman taa ki o kişi ortaya çıkana kadar hiçbir şey yapmaz, onunla karşılaştığınızda da “işin vardır diye düşünmüştüm” dersiniz. Kısacası korkunuz galip gelir.
Kusurlara tahammül edememek
İnsan âşık olduğu kişinin kusurlarını görmez, hatta o kusurlar aşık bir göze sevimli bile gelebilir. Yardım edebileceği, düzeltebileceği bir durum varsa elinden ne gelebiliyorsa yapar. Sadece bir heves içerisinde olanlar ise en ufak bir kusurda ilişkisini ya da sevgisini sorgular bir hale gelir. “Ben niye bununla sevgili oldum ki?” diye kendi kendisine söylenmeye başlar.
Hiçbir konuda taviz verememek
Büyük aşklar büyük tavizlere gebedir. Her ne kadar “Asla kendinizden taviz vermeyin, ne olursa olsun!” diye öğütler alsak da, eğer âşık isek bu öğütlere uyabilmemiz imkansızdır. Çünkü aramız iyi olsun isteriz. Onu hep mutlu etmek isteriz. %100 onun istediği gibi olamayacak olsak da bir orta yol bulmaya çabalarız. Her zaman iyi geçinmenin kolay yollarını araştırırız ve uygularız. Çakma sevgilerde ise durum böyle değildir. Yeterince sevmeyen kalpler aşırı derecede bencildir ve hiçbir şekilde tavize açık değildir. Tamamen kendi istedikleri şey olsun isterler. Olmadığı takdirde o an ilişkiyi bitirebilirler. Çabalama, katkı sağlama ve bir orta yol bulma gereksinimi hissetmezler.
Onu rakip gibi görmek
İnsan aşk duyduğu kişinin başarılarıyla övünür; gurur duyar. Âşık durumda olmayanlar ise kıskançlık krizlerine girer, kompleks yapar. Düşündükleri şey de “Şimdi bunu başardı ya, kesin havalara girer, benimle artık ilgilenmez.” şeklindedir. Yani bencillik ve ilgi budalalığı ön plandadır. Bu kafadaki bir kişi aynı başarıları kendisi elde ettiğinde ise gerçekten o düşünmüş olduğu şeylerin doğrultusunda davranır. Yani havalara girer ve sevgilisini beğenmemeye, ilgisini azaltmaya başlar.
Gururu ön planda tutmak
Aşkta gurur olmaz sözü çok doğrudur. Örneğin âşık bir insan, ihtiyaç dahilinde sevdiğinin ayaklarını bile yıkayabilir. (Kız ve erkek olarak söylüyorum.) Bunu yaptığı için de kendisini hiç kötü hissetmez, aksine ona yararlı olabildiği için mutluluk bile duyar. Araları düzelsin diye ilk özür dileyen olmaktan çekinmez. Çünkü ilişkisinin iyi gitmesi gururundan çok daha önemlidir. Aşk duymayan bir kalpte ise gurur ön plandadır. “Önce o adım atsın.” der. O kişi için pek emek harcamayı, yorulmayı istemez. Bir emek harcamışsa da onu devamlı suretle hatırlatıp kendi istediklerini yaptırmaya çalışır.
Daha pek çok şey sayabilecek olsak da bütün bu listeler pek çok durumu özetler nitelikte diyebiliriz. Bu minik başlıklardan yola çıkarak sevip sevmediğimizi ya da sevilip sevilmediğimizi kolayca anlayabiliriz. Keyifli okumalar dilerim.