Depresyon denildiğinde insanın o zaman ki ruh hali şeklinde tanımlanabilir. Ancak depresyon günümüzde ruhsal bozukluk şeklinde de anlatılmış ve hastalık halini almıştır. Örneğin bir kişi hakkında depresyonda denildiğinde aklımıza ilk gelen konu o kişinin içerisinde olduğu çöküntü hali gelir. Dolayısıyla gündelik zaman dilimi içerisinde her insan kendisini moralsiz ve mutsuz hatta hayattan beklentisiz olduğunu da hissedebilir. Fakat bu onun depresyonda olduğunu göstermez çünkü depresyon beraberinde bir takım durumlarında ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Depresyona giren bir kişi ümitsizlik ve çaresizlik içerisinde olabilir ve kendini bu durumun üstesinden gelemeyecek kadar çaresiz olarak algılar hatta depresyon süreci içerisinde intiharı çözüm olarak görenlerin dahi olduğunu söyleyebiliriz. Depresyondaki kişilere baktığımız da kendilerini toplumdan soyutlamış olarak görebilirsiniz. İçine kapanıklık hali ilerlemesi durumunda insanın durgunlaşmasına doğru gidecek ve hayattan ve hiç bir şeyden zevk almayacaktır. Depresyona giren kişilerin uyku durumları ve iştahında ciddi bozulmalar meydana gelecektir.
Günlük yaşam içerisinde bazen kendimizi bu şekilde mutsuz hissedebiliriz ancak bu durumun depresyondan farkı insan insanın kendisini yetersiz görmemesidir. Kişi moralini bozan durumu hayatından çıkarır ya da üstüne giderek çözümlenmesini sağlar. Yaşanan gelişmeler ise onun bir süre sonrasında yeniden eski mutluluğuna dönmesini sağlar. İşte bu nedenden dolayı tüm moral bozukluklarını depresyon hali olarak değerlendirmemek gerekir. Bu hatalı bir yaklaşım olacaktır.
Depresyon aslında bir nevi şehir hastalığı demek doğru olacaktır. Büyük şehirlerde yaşam telaşı ve çalışma hayatının zorluğu ve beraberinde gelen ekonomik yetmezlik kişinin depresyona sürüklenmesine neden olabilir. Bu yüzden de 2010 yılı sonrasına baktığımızda araştırmalar gösteriyor ki depresyonda olan insanların sayısı % 8 ile 10 arasında bir artış göstermiştir. Depresyon durumuna kadın ve erkek şeklinde baktığımız da her 10 erkekte birinin, her 4 kadından da birisinin depresyona girdiklerini görebiliyoruz. Bu da bize depresyonun daha çok kadın hastalığı olduğuna işaret ediyor.
Depresyon durumu uzun sürerse ve tedavi edilmezse o zaman intihar da işin içine dahil olabilir. Depresyon nedeniyle intiharlara baktığımız da ise bunu % 15’lik bir oran şeklinde görüyoruz. Depresyondaki insanların yaşam aktivitelerini sürdürmeleri beklenmez iş ve aile hayatı sekteye uğrar ve sosyal yaşam ortadan kalkar. Depresyon için dünyanın yeti kaybettiren ilk dört hastalığından birisidir diyebiliriz.