Vincent van Gogh Kimdir ?

Empresyonizm dendiğinde ilk akla gelen ressamlardan Vincent van Gogh’u belki de en çok kısa ömründe çektiği sıkıntılarla biliyoruz. Yaşarken tanınamamış olsa da bugün sanat tarihinin en ünlü ressamlarından biri olarak anılan Van Gogh’un kişiliğini ve sanatını anlamak için bu büyük sanatçının gizemli zihninin kapılarını aralayalım.
Vincent van Gogh’un Yaşamı
30 Mart 1853 tarihinde Zundert’te dindar bir ailede dünyaya gelen Hollandalı ressam Vincent van Gogh, Rembrandt van Rijn’den sonra gelen en büyük Felemenk sanatçı olarak kabul ediliyor.
Hayatı ve de kendi ağzından hikayesini ve çektiği zorlukları anlamamızı sağlayan kapsamlı mektupları nedeniyle Van Gogh, popüler kültürde zihnimize kazınan “acı çeken sanatçı” mitinin de en büyük sembollerinden biri haline geldi.
Vincent van Gogh’un Sanatla İlk Tanışması
Vincent van Gogh, sessiz ve kendine yeten bir gençti, boş zamanlarını doğayı gözlemlemek için kırsalda dolaşarak geçiriyordu. 16 yaşında, amcasının ortağı olduğu sanat tüccarlarının yanında çıraklık yaptı. 1873-75 yıllarında Londra’da, 1876’da ise bu şirketin Paris şubesinde çalıştı. Kısa bir sürede Rembrandt, Frans Hals ve diğer Felemenk ustaları tanımaya başladı. Ancak Jean-François Millet ve Camille Corot gibi Fransız ressamların çalışmalarını tercih ediyordu.
Vincent Van Gogh’un Meslekleri
Van Gogh, sanat ticaretinden hoşlanmıyordu. Sonrasında dil öğretmeni, vaiz ve kitap satıcısı olarak çalıştı. Daha sonra teolojiye yöneldi, ancak bunu da yarıda bıraktı. Görünen o ki van Gogh kendisine bir meslek veya amaç bulmak konusunda zorluk çekiyordu.
Misyonerlik yapmak için Belçika’nın güneybatısındaki bir kömür madeni bölgesi olan Borinage’ın yoksul nüfusunun yanına yerleşti. Orada, 1879-80 kışında hayatının ilk büyük ruhsal krizini yaşadı. Yoksullar arasında yaşarken, tüm dünyevi mallarını bir anda etrafa dağıttı. Bunun üzerine kilise yetkilileri tarafından, Hristiyan öğretisini gereğinden fazla gerçek anlamda yorumladığı gerekçesiyle görevden alındı.
Hem elinde avucunda hiçbir şey kalmamış hem de dininin onu yarı yolda bıraktığına inanan Vincent van Gogh, umutsuzluğa kapıldı ve kendini herkesten uzaklaştırdı. Bir tanıdığına “Deli olduğumu düşünüyorlar” diyerek iyi bir Hristiyan olmaya çalışırken, yalnız bırakıldığını, ihanete uğradığını ve terk edilmiş hissettiğini anlattı. Bu dönemde van Gogh ciddi bir şekilde resim yapmaya başladı ve böylece 1880’de sanatçı olarak gerçek mesleğini keşfetti.
Vincent van Gogh’un 27 Yaşında Sanatçı Oluşu
Böylelikle van Gogh, görevinin insanlığa sanat yoluyla teselli getirmek olduğuna karar verdi. Ancak ne yazık ki 1890 yılındaki erken ölümü nedeniyle sanat kariyeri yalnızca 10 yıl sürdü. Buna rağmen oldukça üretken bir sanatçı olarak iz bırakmayı başardı.
Resme başladığı dönemin ilk dört yılında teknik yeterlilik kazanırken kendini neredeyse tamamen çizim ve suluboya ile sınırladı. Önce Brüksel Akademisi’nde çizim eğitimi almaya gitti; 1881’de babasının Hollanda’nın Etten kentindeki papaz evine taşındı ve doğada çalışmaya başladı.
Bir süre şehre dönse de 1883 yılında doğayla baş başa kalmak isteyerek Drenthe’e gitti. Ardından da Nuenen’e yerleşerek, 1884-85 yıllarını burada geçirdi. Ancak zamanla burada fazla izole olmuş hissetti. 1886 yılında kardeşi Theo’nun yanına Paris’e gitti. Theo’nun ismini de Vincent’ın en çok mektuplaştığı kardeşi olarak tanıyoruz. Theo ile zamana yayılan mektuplaşmaları van Gogh’un yaşamını ve geçirdiği psikolojik süreci gözlemlememiz için en iyi kaynak olmuştur.
Vincent van Gogh’un Kulağı Nasıl Kesildi?
1888 yılında van Gogh artık şehir yaşamından sıkılmıştı. İçinde onu, doğaya ve yalnızlığa çeken güç yeniden canlandı. Böylece Fransa’nın güneydoğusundaki Arles’e yerleşti. Aynı yılın Noel’inde van Gogh, fiziksel ve duygusal bir buhran yaşadı. Gauguin ile tartışması sonucu söylendiğine göre onu bir usturayla kovaladı ve kendi sol kulağının alt yarısını kesti. Sansasyonel bir haber, aklını yitirmiş van Gogh’un daha sonra evinin yakınındaki bir genelevi ziyaret ettiğini ve kulak parçasını, Rachel adlı bir kadına teslim ederek, “Bu nesneyi dikkatli bir şekilde koru” dediğini yazdı.
Ancak 21. yüzyıl sanat tarihçileri Hans Kaufmann ve Rita Wildegans, dönemin polis kayıtlarını ve sanatçıların yazışmalarını inceledi ve van Gogh’un kulağını kesenin aslında Gauguin olduğunu ve bunu bir kılıçla yaptığını ortaya çıkardı. Olayın sonucunda her ne olduysa, van Gogh sorumluluğu üstlendi ve hastaneye kaldırıldı; Gauguin ise Paris’e gitti.
Vincent van Gogh’un Psikolojik Buhranı
Vincent van Gogh, iki hafta sonra eve döndü ve resim yapmaya devam etti. Ancak birkaç haftanın ardından psikolojik problemlerinin yarattığı semptomlar yeniden kendini göstermeye başlayınca hastaneye geri döndü.
Nisan 1889’da, akıl sağlığının garantisi olarak gördüğü çalışma kapasitesini kaybetmekten korkarak, tıbbi bakıma alınmak üzere geçici olarak Saint-Rémy-de-Provence’daki akıl hastanesine kapatılmayı talep etti. Burada 12 ay kalan van Gogh, tekrarlayan nöbetler ile sakinlik ve umutsuzluk arasında değişen, geçişken bir ruh haline sahipti. Buna rağmen aralıklarla da olsa çalışmaya devam ederek, en ünlü eserlerinin bir kısmını burada üretti.
1889-90 arasındaki süreci, gerçeklik ile bağını kaybetme korkusu içinde geçiren van Gogh’un endişelerinin derinliğini k
Vincent van Gogh Ne Zaman Popüler Oldu?
Post empresyonizmin en büyük isimlerinden görülen Vincent van Gogh’un, modern izlenimciliğin gelişimine katkısı, tüm sanat dünyasının hemfikir olduğu bir başarı. Ne yazık ki bu ün, yaşarken sanatçıyı bulamamış olsa da ölümünden sonra, özellikle de 20. yüzyılın sonlarına doğru onu, tüm dünyanın zihnine bir dahi olarak kazıdı. 37 yıllık ömründe yalnızca bir tane eser satmayı başarmış olan Vincent van Gogh’un resimleri, muhtemelen insanlık tarihinin sonuna kadar değeri artarak el değiştirmeye ve müzayedelerin en çok aranan parçalarından olmaya devam edecek.
ardeşi Theo’ya gönderdiği mektuplarda da görebiliyoruz. 1890 yılında kardeşini özleyen Vincent, Paris’e döndü. Birkaç gün sonra ise Auvers-sur-Oise’a giderek, Pisarro ve Paul Cezanne’ın arkadaşı ve bir sanatçı ve doktor olan Paul Gachet’nin yanında kalmaya başladı.
Vincent van Gogh’un Ölümü
Başlarda bu kırsal bölge ona iyi geldi. Ancak bu süreç de kısa sürdü; ev arkadaşıyla yaşadığı tartışmalar, finansal olarak Theo’ya bağlı olmasının kendisinde yarattığı vicdan azabı ve sanatçı olarak başarısızlık hissinin verdiği yıkıntı van Gogh’un umudunu silip götürdü. Bu çaresizlikle kendisini vurdu. Hemen ölmediyse de iki gün sonra, 29 Temmuz 1890’da, 37 yaşındayken hayatını kaybetti. Van Gogh’un kardeşi Theo, bu kayba dayanamadı ve hasta düşerek altı ay sonra o da öldü. Theo’nun cenazesi, abisi Vincent’ın mezarının bulunduğu Paris’in yakınındaki Auvers-sur-Oise’daki bölgeye gömüldü.