[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Cemre sokaklara düştü!
Cemre’nin Hafize Teyzesine ulaşmadığını öğrenen cartlak Seher yine Agah’ın huzurunu baskına uğratıp milleti huzursuz etti. “Benim kızım…” diye başlayan nameler dizdi böğüre böğüre. Agah dellendi tabi. Her gün aynı böğürtüleri duymak sıktı adamı. Ama neyse ki Şeniz itiraf etme moduna geçti sonunda gerçekleri Seher’den gizli olarak. Çünkü işin içine Ceren karıştı artık. Ceren’in karıştığı olaylar arap saçına dönmeye mahkûmdur. En temiz iş her şeyi itiraf etmektir. Şeniz de bunu yaptı nihayetinde. Çünkü Şeniz akıllı bir kadın; inatçı değil. Gerekirse geri adım atmayı bilir. Ama Cemre gibi dallamalar “bu gün olsa yine aynı şeyi yaparım” diye diretir inadında. Niye? Çünkü beyin kıvırcıkları aslında kıvırcık değil, köşeli.
Ceren ve Cemre’nin plaza kavgasında kazanan olmadı. Cemre yine dallama kaldı, Ceren ise yine çirkef… Ceren kazandığını ilan ediyor olsa da göz pınarları ve saldırganlığı hiç de bunu kanıtlar nitelikte değil. Bildiğin kayıpta kız. Seher ve Nedim’i ele geçirmiş olmak Ceren’i kesmedi. Aslında sadece Cenk’i ve hesap kartlarını kazanmış olsaydı bu zafer ona yeterdi. Gerisini at çöpe gitsin. Cemre kapıdan Cenk bacadan derken karşılaşamadılar. Cemre’nin yanına döndüğünde Ceren ile karşılaştı. Evin içinde bildiğin toprak kayması yaşanmış, tüm eşyalar ve Ceren enkaz altında kalmış gibiydi. Ceren bir kaç cümlesiyle Cenk’in bebeğine karşı şefkat duymasını sağlayacaktı neredeyse. Agah ortamı basmasaydı tabii.
Agah yine sordu hesaplarını, sordu da, alabildi mi cevaplarını? Alamadı. Şeniz de Ceren’in ebesi hakkında konuşmak için tatlı sert bir şekilde çekti başka bir yere. Uzun bir süre en büyük sırların öğrenilme şansı yok. O kısmı unutun. Ufak tefek sırlar açığa çıkıyor; ama çoğunlukla yetersiz geliyor. Zaten diziye tadını veren de bu. Her şey hemen ortaya çıksa bunca aksiyonu, heyecanı yaşar mıydık?.
Cemre çaresiz kalmış durumda. Şaka gelir belki ama bazen bu denli yalnız kalabilmek de avantajlı. Eğer sağlığın ve cesaretin varsa tabi. Koskoca köşkten yeğen kaçırmış olan Cemre zaten bu cesaret mevzusunu tescillemiş vaziyette. O halde sorun yok. Kendisine hesap soracak kimse de kalmadı. Kafasına göre takılabilir artık. Bu durumun avantajı çok… Örneğin Cenk’in peşine her kuyruk olduğunda anasından izin almak zorunda kalmayacak. Anası hesap sorduğunda da hesap vermek zorunda kalmayacak. “Benim senin gibi bir kızım yok!” dedi bir kere çünkü. Tek sorunu var o da iş bulmakta zorlanması. Kurum ve kuruluşların eski mahkûmlara ne gözle baktığı belli. Buna rağmen postayı koydu bir kere Cenk’e. Ama burnunun dikine gittiğini anladığı ilk an kürkçü dükkânına kendi ayakları ile dönecek.
Agah oğlu ile yaptığı Heavy Rock düetinden sonra elektrogitarını kırıp mekanı terk eder etmez içeri Şeniz girdi ve bu dehşet verici gürültünün etkilerini yatıştırmak için Çello ziyafeti verdi tatlı tehditlerle. Kısacası “ayağını denk al” mesajı verdi diyelim. Cömert bir zamanına denk gelmiş olacak ki aynı zamanda frikik de verdi fark eden olduysa. O kadar kısa eteğin giyildiği bir sahnede yerden kamera çekimi yapılır mı Allah aşkına ya!
Ceren bu doğal afetin daha da şiddetlenmesi için ilk iş olarak Cemre’nin Cenk ile olan cinsel hayatını annesine ve kardeşine yetiştirme derdine düştü. “Cemre Cenk’in koynunda geçirdi geceyi!” diyerek müştemilatın ortasına bombayı attı. Bir de “gözümle gördüm” demez mi? Biri de sormuyor ki “onlar sevişirken senin orada ne işin vardı, yedek kulübesinde mi oturdun” diye… Seher, Civan, Neriman… Hepsinin ne durumda olabileceğini az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Standart şeyler. Betimlememe gerek bile yok. Daha öncekilerden farklı şeyler değil.
Zalim İstanbul 12. bölüm 2. kısım izle
[/box]