[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Nedim’in odasındaki sırlar kayda alınıyor!
Cenk, kendisini ipe götürecek olan Cemre’nin o acımasız planını evire çevire düşünürken, aslında o planı çoktan icraata koymuştu bile. Kamera Nedim’in odasında paşalar gibi işini yapıyordu. “Ah şu duvarların dili olsa da konuşsa” duasının kabul olması gibi bir şeydi bu durum. Maşallah hepsi o odanın içinde tüm derdini kederini döküyordu. İçini dışını saçıyordu ortalığa. Bu arada geçen bölümde Cemre’nin iş bulmasıyla ilgili bir bit yeniği olduğundan bahsetmiştim ya; işte o bit yeniği de Cenk çıktı. Cenk çok cömertçe bir bağış yaparak aldırmış oraya kızı. En azından Şeniz çıkmadı işin içinden, buna da şükür. Cenk hep iyi niyetli davranıp kızı korumaya çalışıyor; ama kızın tek derdi var, o da Nedim için tüm dünyayı bozuk para gibi harcamak… Ama Cenk’te de var; madem kendisini yerden yere vuranlardan hoşlanıyor, o halde cezasını çeksin.
Seher de meraklar içinde. Kızını sokaklara s*ktir ettikten sonra ne hale geldi, bunu bilmek istiyor. Ama öğrenemiyor. Bulmuş Cenk zavallısını beyni kemirip duruyor. Sanki Ceren’i sarhoşken yakalayıp “ben senin müstakbel eşinim” diyerek yatağa atan; her gece her gece gizlice müştemilata sızıp kızın koynuna giren Cenk’miş gibi. Gerçi Seher o işi öyle bilmiyor; ama diğer şekilde olanı bundan daha vahim. Kızı hamile bırakanın Nedim olması daha salakça… Ve böyle bir şeyi gerçek varsaydığımızda buradaki suç %100 kızının suçu. Bu yüzden Seher’in tek laf söylemeye hakkı yok. İki kızı da kendi düştü ve kendi yaptıklarının cezasını çekiyor. Bu yüzden aslında Cenk’in durup da o kadını dinlemesi bile bir efendilik göstergesi. Onun yerinde ben olsaydım, kızlarından sonra bir tekme de ben vururdum Seher’e.
Cemre çocuk gibi seke seke Cenk ile buluşma yerine geliyor ve hemen o an anlıyor Cenk’in o kamerayı yerleştirmediğini. Tam bir insan sarrafı maşallah… (!) Yüzünden belliymiş kamerayı koymadığı. Kendisini ipe götürebilecek görüntüleri babasının izleme ihtimali olan birisi ne kadar neşeli olursa o kadar neşeliydi oysa Cenk. Ama Cemre bunu “o kamerayı takmadın” şeklinde yorumladı. Ben size Cemre’nin sosyal zekâ seviyesini daha ne kadar izah etmeye çalışabilirim bilemiyorum. Ben onun saçmalıklarını anlatmaya yoruldum, o saçmalamaya yorulmadı.
Ceren de ayrı bir dünyada yaşıyor. O yaşadığı dünya da kendi etrafında dönüyor olacak ki, yaptığı şeylere rağmen saygı ve sevgi görmeyi bekliyor. Neymiş efendim Cenk’in getirdiği gizli kamera hediyesini kendisine aldı sanmış. Yani Donald Trump’ın o an o odaya girip Türkiye halkına konuşma yapması, Cenk’in o hediyeyi sana almasından çok daha yüksek bir ihtimal. Bunu anlamayacak kadar malsan eğer, bu halde olmaya devam etmeyi hak ediyorsun kusura bakma. Bir de “tamam kendi üstüme alınmadım; ama bebeğe almıştır belki dedim” diyor. Ama kurtarmıyor canım benim. Bebeğe hediye alması da Trump ihtimali ile yarışır nitelikte zaten. En azından o an için. Ama dizi bu sonuçta… Şimdi siz dünyada ayrılık acısı çekerken on saniye içerisinde Plüton’da sahil (!) keyfi yapabilirsiniz. Sonuçta son kararı senarist verir.
Şeniz ve Ceren aşk ve kalp ağrısı hakkında derin bir “kezban edebiyatı” yaparken, Nedim darlanıyor, gözlerini deviriyordu. Nedim’i iyileşmeye yönlendiren sebeplerden en büyüğü bu konuşma olmuştu. Bu saçmalıkları tekrar dinlemeyi göze alamazdı. Derhal iyileşmeli ve ortamı terk etmeliydi. Küçük bir deneme yaptı; olmadı. Ama olacaktı! Kamera oracıkta duruyordu. Bütün pislikleri itiraf etmişlerdi Ceren ve Şeniz bir olup.
Seher “Cemrem” diye diye kahrından tutuşurken, Cemre sebepsizce Seher’e haber vermemeye çalışıyordu. Cenk bile insafa geldi “anana haber ver lan dallama” dedi artık. Cemre de nezaketen kardeşini arayıp “ben iyiyim, telefonu da anama verme, gıcığım ona, zaten yakında tüm çıplaklığıyla görüşeceğiz” dedi kapatıverdi telefonunu. Agah da insaflıydı. Bildi Cenk’in Cemre’nin peşine kuyruk olacağını, hemen adamlarına emir çaktı, takip ettirdi. Böylelikle öğrenmiş oldu Cemre belasının yerini. Onu bulup, videolarını çekip Seher’e gösterecek ve anasının yüreğini rahatlatacaktı. Etraftakilerin insafı olmasa, kızlarından Seher’e iki kuruşluk hayır çıkmaz.
Şeniz de kendi dalgasında. Agah’ı cinselliği ile avlamaya çalışıyor. Ne diye avlayacaksa artık? Yapmış yapacağını şimdilere kadar, daha ne yapacak? Ceren’e yaptığı edebiyatlar eşliğinde son derece erotik bir sahne izledik ama hepsi boşa gitti. Agah’ın o gece avlanası gelmemiş olacak ki odaya girmeye tenezzül bile etmedi. Hatta Nurten’e başka bir oda hazırlatmıştı. Şeniz maalesef bu gece de aç yatacaktı.
Aç yatacak olan tek kişi Şeniz değildi. Ceren de Şeniz ile aynı kaderi paylaşacaktı. Ama en azından Şeniz kadar kansızca değildi onun durumu. Ceren Cenk’i aptalca bir aşkla seviyordu. Zaten aşkın olduğu yerde aptallık eksik olmaz. Cenk’in odasına dalıp öyle etkileyici bir konuşma yaptı ki, benim bile Ceren’e sahip çıkasım geldi valla. Ama neye yarar, Cenk’in kalbi de onun bacısı için yanıyor. Cenk daha fazla âşık olmuş olmalı ki, Cemre gibi bir nemruta katlanabiliyor ve sonucu nereye varırsa varsın inadına devam edebiliyor. Kim daha zor durumda diye soracak olursak; bana göre Cenk çok daha zor durumda. Çünkü kaybedecek çok daha fazla şeyi var. Ceren kaybedeceğini kaybetmiş. Karnında hepi topu bir tane bebek var; Nedim’den de olsa gayrimeşru, Cenk’ten de olsa gayrimeşru. Onda da suçun %90’ı Ceren’e ait… Kendi eliyle düştü ve kendi eliyle devam etti her şeye. Hedefine ulaştı; ama bu hedef onun mağlubiyeti oldu. Neyse bu konuşmanın sonu Ceren için iyi bir yere varabilir diye düşünürken daha da beter oldu. Cenk nihayet Cemre’ye olan acı ve imkânsız aşkını ilan ediverdi. Ceren’in durumunu tahmin edebilirsiniz diye umuyorum. Ceren öfkelenirse ne olur? Tabi ki de stres topu Nedim devreye girer. Beğenmediği Nedim’in bile Cemre düşkünü olduğunu hesaba katarsak… Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Ya da hayal ederek beyninizi yormayın, nasılsa birisi sizin için hayal etmiş. Siz sadece onun hayalini izleyin yeter.
Zalim İstanbul 13. bölüm 3. kısım izle
[/box]