[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Şeniz Agah’ın gönlünü almaya çalışıyor!
Artık boş bu çabalar. Bu kaçıncı yanlışı oldu? Artık iyi niyet gösterilerine karnı tok Agah’ın. Yapabileceği her şeyi en güzel şekilde yapıyor. Seyircilere senaryo şöleni sunuyor adeta Senarist. Adalet hakkıyla yerini buluyor nihayet. Bir tek Cemre’nin Nedim tarafından yanlış anlaşılması durumu var ki, bu da bana göre adaletsizlik değil. En güzeli böyle olması zaten. İki kardeşi birbirine düşürecek oynak karı! Cemre de biliyor Cenk’in kendisine yanık olduğunu, kur yaptığını. Bile bile gitti onunla birlik oldu. Bir elim yağda bir alim balda olsun dedi. İki erkek tarafından sevilmek hoşuna gitti belli ki. Cemre de az değil, masum değil. Yarın öbür gün Cenk gelip “seni çok seviyorum” dese bön bön bakıp şaşırmış gibi yapar. Biz de “hee canım kesin şaşırdın” deriz. Başka bir sebeple bir insanın seni başına bela etmesi mantıklı olabilir mi acaba? Köşk kezbanı!
Civan’dan pek bahsetmiyorum; çünkü gerek duymuyorum. Zaten şu dizide Civan’ı ipleyen yok. Damla ile diyaloğa girerse biraz yorum malzemesi çıkabiliyor. Onun dışında Civan da etkisiz eleman… Damla da zaten anasının gazabıyla uğraşıp duruyor. Civan ile uğraşmaya fırsatı bile kalamıyor zavallının. Agah da sıkı sıkı tembihliyor anasına karşı. “Nedim’in iyileşeceğini bilmesin o kaltak” diyor. Adımlarını çok doğru atıyor artık. Yeter ki gerçekleri adam gibi bilsin. Laf koymaları da çok lezzetli oluyor hani. Agah’lı sahneler çok kıymetli bu yüzden.
Şeniz’in bir “gönül alma girişimi” daha püskürtülüyor. Öyle bir anlatıyor ki, sanırsın kanatsız melek. Ama Agah’da o göz yok! O bir kere olur Şeniz Hanım! (Tamam belki de birkaç kere) Ama bu kez olmaz! Çekeceksin cezanı!
Cemre’nin de Nedim girişimleri Nurten tarafından püskürtülüyor. Hem de Nedim kontrolünde. Girecek içeriye darlayacak bunaltacak çocukcağızı negatif enerjisi ve ucuz edebiyatlarıyla. O bayık bayık bakışı ile kafa bulandıracak. Allah muhafaza! Düşman başına Ya Rabbim!
Cenk en sonunda bu bulaşık Cemre’ye isyanı bastı tabi. “Her ipini kopardığında Nedim’in yanına gidersen nasıl evliliğimize inandıracağız milleti?” diye çıkıştı. Ama ukala Cemre yine alaycı bakışlarını dikerek üste çıkmaya çalıştı boş laflarıyla. O kadar boştu ki bahsetmeye bile değmez.
Cenk köşkte olanlar konusunda anasını, Cemre de kendi anasını sıkıştırmaya gitti. Bilirsiniz IQ seviyesi paspas seviyesinde seyreden Cemre, durumlar karşısında ani tahminlerde bulunmayı sever. “Yakalandı değil mi?” diye o çok bilmiş bakışını diker Seher’in üzerine. Tamam yakalandı; ama nasıl yakalandı? Bunu soran yok. Seher bunlar için bileğini kesse kâr eder mi? Yine yaranamaz. Cemre ve Seher, kim haklı kim haksız; ne kadar haklı ya da ne kadar haksız muhasebesi yapıyor. Cemre’den af diliyor Seher. Yahu kuduruk Cemre’den hiç af dilenir mi? İnsanın tepesine çıkar da inmek nedir bilmez, karabasan kılıklı kötü ruh! “Evet yaptım ama hiç pişman değilim. Sen böyle kezbanlık yaparsan aynı şeyleri yine ve yine yaparım!” de; bak bakayım o zaman o papuç dili çıkıyor mu dışarıya!
Sahne Neriman ve Ceren’e çevriliyor. Ben de şöyle rahat bir soluk alıyorum tabi. Cemre’nin mıymıntı hallerinden yine yoruldum çünkü! Neriman bir yandan Ceren bir yandan kudurup duruyor. Birbirlerine sarıyorlar ve de suçluyorlar. Şöyleydi de, böyleydi de, şöyle yapsaydın böyle olmazdı da… Güzeldi bu kısmı dinlemek. Eğlendiriyor. Ceren karakterinin görüntüsü bile eğlendiriyor. Minyonluğunun etkisi büyük bunda. Her koşulda sevimli ve sempatik görünüyor. Bence bu karakter için doğru kişiyi bulmuşlar kesinlikle. İşin en güzel kısmı, bunların intikam almaya çalıştığı ve sınadığı herkes (Seher hariç) bütün bu yaşanılanları hak ediyor. Bu yüzden bunların planlarının işlemesi benim canımı çok sıkmıyor.
Şeniz de Cenk’in gözünü korkutuyor. Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın avansı diyerekten… “Cezayı Agah verecek ama sonumuz karının elinden olacak!”
Kadın haklı. Yine çok haklı. Cenk malı da anca Cemre’ye yardım etsin. Kıl Cemre’ye…
Neriman’ın zevk ve sefa anlayışına da hayran kaldım. Neymiş efendim millet köşkte zevkinde sefasındaymış, bunlar da burada sürünüyormuş. Zannedersin Cemre, Seher ve Civan’ı Nurten palmiye yaprağıyla yelleyerek serinletiyor. Üzüm falan atıyorlar ağızlarına arada. Kuzu çevirmenin bacağından tutup Erol Taş gibi iştahlı iştahlı yiyorlar… Neriman’ın hayal gücü gerçekten çok geniş! Hazırdaki sofradan bir lokma alıyorlar mı acaba? O sofraya sanatsal bir görünüm verebilmek için Nurten sabah ezanıyla kalkıp hazırlık yapıyor; bunlar ise nemrut suratlarıyla sofraya oturdukları gibi, bir de iki lokma bile yemeden kalkıyorlar. Karaçay köşkünün nimetlerinin sefasını sürenler sadece sokak köpekleri. Onlar daha kaliteli yaşıyor bunlardan. Ve yine zannedersin ki Ceren ve Neriman’ı da zincirlerle madende çalıştırıyorlar. Eşek güdüyorlar, inek sağıyorlar sanki. Hey Allah’ım! Bunları yapanlar bile sizin kadar dırlanmadı. Ayıp ya!
Agah da Nedim’in düştüğü günü yad ediyor. Düştüğü günkü ayakkabısını hala saklıyor kutuda. Konvers ayakkabı. Agah bayram hediyesi diye almış onu. (Daha kaliteli bir şey alaymış bari.) Neyse. Bir daha o bayramlığı giyememiş ve bir daha koşup oynayamamış. Nurten o zamanlar genç tabi, saçlarını saklama gereği duymamış belki bir zengin koca bulurum umuduyla; ama kala kala bu günlere kalmış zavallı Nurten.
Agah o kara günden sonra Nedim’e yepisyeni bir ayakkabı alıverdi. Verirken de “Sorun kafanın içindeymiş, çıkar o baklayı da hepimiz rahat edelim. Koskoca şirket orada bekliyor, iflas edeceğiz. Seninle mi uğraşacağım bütün gün!” dedi nazikçe. Adamcağız bedavaya Cemre-Nedim-Cenk-Ceren aşk dörtgeni mesaisi yapıyor resmen. Bu ergen dallamalarla uğraşmaktan şirketle uğraşamıyor. Sonunda iflas etseler de hepimiz rahat etsek!
Zalim İstanbul 15. bölüm 2. kısım izle
[/box]