[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Neriman yeniden şansını deniyor!
Neriman’da yüz ne gezer. Yılın yüzsüzü ödülünü açık ara farkla alır. Bildiğin sokaktaki dilencilerin level atlamış hali gibi kadın. Bir damla gurur yok kadında. Kendimi Neriman’ın yerine koyduğumda Agah’ın lafları benim kalbimi delip geçiyor, kadında tık yok. Direnişte bir gram azalma, geri çekilme yok. Çok enteresandır; ama hayatta hep böyleleri kazanıyor. Büyük kazanıyor. Ama kaybedişleri ve utançları da büyük oluyor tabi…
Agah’ın mekanını basıp köşk dilenme girişimi de Agah tarafından itinayla bastırıldı sonuç olarak. Ceren ise Cenk’in karşısında bir kez daha yerin dibine girdi. Cenk bebeğin babası değildi. (DNA raporuna göre) Ve asıl gerçeği bir Allah, bir senarist, bir seyirciler bir de Ceren biliyordu. Hatta seyirciler de yanılabilir. Neticede senarist yarın öbür gün senaryoyu değiştirip bize Ceren’in Nedim’e tecavüzünü izletebilir. Hatta Ceren Agah’ın annesi bile çıkabilir. Bu kısım Senaristin hayal gücüne ve vicdanına kalmış artık. Sonuçta Ceren Cenk’in karşısında yalancı, düzenbaz durumuna düşmüş oldu. Kimin bebeğini taşıdığını gayet iyi bilen birisi için bu durum oldukça yaralayıcı olmalı. Ama Ceren yaralanmayı hak ediyor biraz. Her planı yolunda gitseydi ohooo, iyice azıtırdı.
Nedim’in etik dışı psikoloğu bize yeni klişelikler izletmek için adeta canını dişine katarak çalışıyor. Cemre’ye “Kezban olmaya devam et ki Nedim senden daha çok nefret etsin.” diye talimat veriyor. Bir de ne dese beğenirsiniz:
“Eğer senin doktorun olsaydım ‘Nedim’in sağlığını s*ktr et; bu hayat senin hayatın. Bütün bu salakça şeylere katlanmak zorunda değilsin.’ derdim. Ama Nedim’in doktoru olduğum için ve bu işten tomar tomar para kırdığım için ‘canın cehenneme’ demek zorundayım.”
Cemre kabul ediyor durumu. Ağlaya zırlaya çıkıyor odadan. Kitap okumaya çalışan Nedim’e bakıyor pencereden. Tam da Cemre’nin ezberinde olan kısma denk geliyor kitap satırları. (!) Hemen sessizce o satırlara eşlik edip bayık bir romantizm yaşatıyor bize. Nedim ile aranızda geçmeyen romantizmin bize gereği yok. Her neyse sonra da zırlayarak çekip gidiyor. Nedim de görüyor bunu. Önce merak, sonra heyecan, en son da öfke ve ayağa kalkış… Bunları izliyoruz.
Damla ile Civan sahnesi geliveriyor karşımıza ve yine soluk alıyoruz. Malum Civanımız iş arıyor ve bu sahnede o işin haberi geliyor. Aceleci bir iş olacak ki “Hemen otobüse atlayıp gel abi!” diyor telefondaki kankisi. Afallıyor tabi Civan. “Daha Damla’ya… Yyyyani Anama bile söyleyemedim bu mevzuyu.” diyor. Neyse arkadaşı allem ediyor kallem ediyor üç saniyede Civan’ı İstanbul’u terketme konusunda kararlı hale getiriyor. Bütün bunları Damla duymasın mı?
“Anana söylemeyeceksin ve gitmeyeceksin topraaam!” diyor emrivaki yapıyor. Ama Civan haklı gerekçeler sunarak savuşturuyor bu Anadolu ağızlarını. Damla B planına geçiyor hemen ve Civan’ın dudağına yapışıyor. (Haydeee!) Gencecik çocuk neye uğradığını şaşırıyor. İlk öpücüğünü almış genç kızlar gibi dudağını tutarak koşuyor köşke. Annesi Civan’ı görür görmez anlıyor bir şeyler olduğunu. “Oğlum hayırdır? O dudağındaki ruj ne? Metroseksüel mi oldun başıma? Bir de gitmiş Damla’nın rujlarını kullanmış; Allah senin belanı vermesin!” diyor azarlıyor. Zaten 10 tane teori üretse 1 tanesi “Damla ile Civan öpüşmüş!” teorisi olmaz. Tıpkı Ceren’in karnındaki bebeğin Cenk olduğuna dair yüzlerce kanıtın olmasına rağmen yine de kimsenin “Ceren’in bebeğinin babası Cenk mi?” diye yiğitçe soramaması gibi.
Damla’nın olay öpüşme sahnesi Cenk tarafından ayrıntısıyla izleniyor ve abilik taslama merasimi başlıyor. Ama neyse ki Damla’nın elinde daha çılgın ve daha midesizce kozlar var. İki dakikada susturuyor abisini. Ağzının iyi laf yapması da bu savunmayı pekiştiriyor. Bakalım devamında galip çıkan kim olacak?
Zalim İstanbul 17. bölüm 4. kısım izle
[/box]