[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Ceren Nedim’le sınanıyor!
Olsun o kadar; her şeyin bir karşılığı var şu dünyada. Önce giriş ve gelişme kısımlarını tazelemek gerek. Giriş; yani tanışma evresi… Daha doğrusu tanıma evresi. Nedim zaten Ceren’in tüm kirli ya da temiz iç dünyasını biliyor. Tamam kafası yerinde değildi, tekerlekli sandalyeye mahkûm edildi; ama bugün pek çok normal insandan çok daha fazla rezillik gördü. Yani daha kafası tam yerine gelmeden dünyanın bilmem kaç bucağının tadına baktı. Yani geriden geliyor sayılmaz kısacası.
Neriman damadını görünce deliye dönüyor ve hemen Ceren’in üzerindeki “ev hâli” kıyafetleri sıyırıyor. Işık hızıyla süsleyip püslüyor kızı. Başka zaman olsa gece yatarken bile abiye giyinir hanımefendi; ama şansına bu kez kapıya son derece paçoz çıktı. Neriman’ın verdiği öğütler de mümkün olduğunca ezikçe:
“O bir adım gelirse sen bin adım geleceksin. O da olmuyorsa ayaklarına kapanıp köpek gibi yalvaracaksın.”
İnsanlıktan ve onurdan nasibini almamış Neriman gereksiz tavsiyelerini sıralarken Ceren ise “Şimdi b*ku yedim!” diye düşünüyordu. O eziyetlerin, o yakmaların, boğmaların, hakaretlerin bir faturası var elbette. Ama ödenecek faturaların Neriman için hiçbir önemi yok:
“İşin sonunda köşke dönüp zengin hayatı yaşamak varsa bu uğurda kaba etimi bile satar o hesabı öderim.” diyor. Kadında kırmızı çizgi yok. Eee Neriman Hanım, kendi düşen ağlamaz. Madem öyle o zaman Ceren sahalara iner… Önce uzun uzun bakışırlar, sonra gerekli hatırlatmalar yapılır, en sonunda da Nedim Ceren’in kulağına bir şeyler fısıldar. Öyle ki Ceren şoka girer ve kendisini odalara kilitler. Neriman ise daha olayları sorgulama gereği bile duymadan aç gözlülüğünden damadına “kapıyı kır” gerekirse diye talimat verir. Bu ne tür bir açlıktır ya! Neyse, Ceren bile ne tür bir çemberin içinde olduğunu anlamaz. Belli ki kulağına fısıldanan laflar ürkütücü ama amacı belirsiz. En azından Ceren için. Neriman fıtık oluyor “Ne söyledi?” sorusuna “Bilmiyorum!” cevabı almaktan. Neriman’a kızamıyorum, çünkü izleyiciler de fıtık oldu. Ne söylemiş olabilir ki? Da Vinci Şifresi mi bu?
Şeniz, Damla’yı pis işlerinde kullanabilmek için doğurmuş belli ki… Bizimkiler “İşlerimizi yapar, bize bakar.” diyerekten kız evlat doğurur; Şeniz de maşa etmek için. Eee kimin neye ihtiyacı varsa kız çocuklar o yönde kullanılabilir. Esneklerdir. Damla kendisini odalara kapatmış, kapıları kilitlemiş Şeniz’in hiç umurunda değil. Kapının kilitli olduğunu görünce bırakın endişelenmeyi, sevindi bile. Ortam ne kadar karmaşıksa Şeniz o kadar kazançlı. Kaostan besleniyor resmen. Cenk soruyor “Hadi Damla’yı kullanıp evliliğini kurtardın, peki ya sonra?” diye. Şeniz ise “Nedim’in hamle yapmasını bekleyeceğiz.” diyor büyük bir özgüven patlamasıyla. Ama Şeniz’in unuttuğu bir şey var. Şeniz satranca başlayalı çok oldu. Şah ve veziri koruyan piyonlarını çoktan kaybetti. Atını ve kalesini de kaybetti. Şeniz şu anda resmen açık hedef. Nedim’in ise tüm satranç taşları yerinde duruyor. Anlayacağınız Şeniz tek hamle ile çökebilecek durumda. Şükretsin ki Nedim intikamını aheste aheste alabilmek ve süründürmek için önce piyonlarla iş götürüyor. Aksi halde Şeniz’in işi çoktan bitmişti.
Zalim İstanbul 19. bölüm 1. kısım izle
[/box]