[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Şeniz çuvalladı!
İçimizi buzz gibi soğutacak bir sahne izleyeceğiz bu kısımda… Hepimizin yapmak isteyip de yapamadığı o şeyi… “Şeniz Nedim tarafından boğazlanıyor!” Şiir gibi geliyor kulağa, ama ölmeyecek tabi. Sadece birazcık böyle bir şeyler izlemeye ihtiyacımız vardı. (Dizi yüzünden gitgide sadistleşmeye başladım, aman benim laflarımı dinlemeyin! Klavye kahramanıyım ben, o kadar da şey değilim yani.) İşin en tatlı tarafı da Cenk bütün bunları görüyor ama anasını kurtarmak için herhangi bir atağa geçmiyor. Akışına bırakıyor vesselam. “Ölmezse bizimdir, ölürse hiç bizim olmamıştır.” diyor ve çıkacak olan sonucu sabırla bekliyor.
Damla o kadar sabırlı değil, hemen savunma sanatını icra ediyor. Ama Nedim’in birikmiş intikam duygusunun verdiği gücü alt etmek kolay mı? O kadar saniye boğazladı kadının yüzü bile kızarmadı (belki de kullandığı pahalı fondotenlerin bunda etkisi vardır) ama cidden sinir bozucu. Normalde boğazımızı öyle sıksalar 20-30 saniye içerisinde beynimiz zarar görür, ama yaklaşık 3 dakika boyunca tüm gücüyle karının boğazını sıktı bana mısın demedi. En azından bayılsaydı azıcık, o da olmadı. Adam kadının boğazını bıraktığı anda tazı gibi ayağa kalktı kaçtı köşeye. Tam içimiz soğudu derken onun cin gibi ayağa yeniden kalktığını görmek bizi biraz de-moralize etmedi değil ama buna da şükür.
Cemre enjektörü görüp hemen eteğinin beline iliştirdi. Belli ki ilacı kontrol ettirecek. Ama onda bu ateşli atak haller varken o işi de eline yüzüne bulaştırır. Neyse şimdilik zekice bir şeyler yaptığını sanalım bakalım. Yaptığı en düzgün şey, o gece Nedim’e refakat etmesi oldu. Tabi her zamanki gibi bunları yaparken annesine ufak bir haber uçurma gereği bile duymadı. Diyorum ya bu diziye ergenler yön veriyor. Anne ve babaların aslında hiçbir şekilde bir hükmü yok. Bir hüküm geçiyorsa da evlatlar isterse geçiyor. Etkisiz ana Seher kızının namus bekçiliğini üstlenirken uyuya kalmış, bir de bakmış ki sabah olmuş. Cemre yatağında yok. Eğer Cemre kendi yatağında değilse Cenk’in yatağındadır diye düşünerek hemen hunharca köşke koşar. O topuklu ayakkabının köşkün içinde saçtığı dehşeti kimse fark etmez bile. Çünkü dizidir bu. Her bağırtı, her topuk sesi her yerden duyulmaz. Bazen kapının önünde olsan duymazsın, bazen köşkün öteki tarafında olsan duyarsın. Bu işler böyledir.
Seher’in korktuğu olmaz. Cemre Nedim’in yanında uslu uslu refakat ediyordur. Cenk ile bassan ne olacaktı ki, iki hırlar gürler, biraz da ağlayabilirdin anca. Benim tanıdığım Cemre “Beden benim bedenim, dudak benim dudağım kime ne?” der geçerdi. Seni kim sallar…
Nedim’in doktoru (daha doğrusu doktorculuk oynayan düşmanı) teşrif eder içeriye. Agah “Bu ne iş, benim yeğenime neler oluyor?” diye sorar ama çakma doktor acaba neler üfürecek kim bilir… Kurduğu Latincemsi saçma cümleleri duymasın diye Cemre’yi dışarıya postalar kibarca. Cemre ilacın içeriğinin peşindedir; ama Şeniz’in teşkilatı her zaman Cemre’nin bir adım önünde ilerler. Telefonda konuştuğu kızı, çalıştığı yeri, ismini, cismini, zayıf noktalarını hemen keşfederler kesin. Bu yüzden çok da sevinmeyin; aksi halde öfkeniz sevincinizi de geçecektir. Sakince izleyin sadece.
Cenk anasını bu saçma işlerden vazgeçirmek için bir ton dil döküyor; ama nafile. Çünkü onun asıl derdi kendi kirli sırlarını saklamak. Cenk’in sırrı hava civa. Sadece onun arkasına saklanıyor o kadar. Sır ortaya çıkarsa en fazla ne olabilir ki? 8 yaşında işlenmiş bir suç. Babası gidip ihbar edecek değil. Aslında fazla basit bir durum… Yani en azından Nedim’e zarar vermeyi gerektirecek kadar karışık bir durum yok. Yazılarımın başından beridir “aşk-ı memnu” konusu ile ilgili spoiler veriyorum ama bu tamamen seyircilerimizin zekâsına ve fesatlığına olan güvenimdendir. Ben şahsen dizinin ismini bile duyunca “Aha kesin birisi birisiyle yasak bir aşk yaşıyor, yaşamış ya da yaşayacak…” dedim. Aksini iddia edenler ya hayatı boyunca dizi izlememiştir ya da “İstanbul” dizilerinden hâlâ dürüstçe şeyler umabilecek ölçüde iyi niyetlidir… Olmayın kardeşlerim. Dizi dünyasına adım attığınız anda iyi niyetlerinizi bir kenara bırakıp olabildiğince fesat düşünün. Kesinlikle yanılmayacaksınız. Şeniz bu işin sonunda masum prenses çıkmayacak.
Gelelim şu enjektör mevzusuna… Cenk şimdi de anasını korumak için enjektörün peşine düştü. Oysa ki bir önceki sahnelerde Nedim anasını boğarken kılını bile kıpırdatmamıştı. Hatta oradaki masanın üstünde mısır patlağı olsa yatağın üstüne oturup mısır yerken izleyecekti bu “Testere” filmi tadındaki dehşet sahnesini. Önceki bölümlerde kendi canından bile vazgeçmişti. Ulan geri zekâlı kardeşim: Bir insan anasından, hatta ve hatta kendi canından vazgeçecek kadar bunalmışsa neden durumu gizlemek için hâlâ özel çaba sarf eder ki? Kendi hayatından vazgeçen bir insan dünyadaki en gözü kara insandır. “Ne olacaksa olsun, inceldiği yerden kopsun!” der yoluna bakar. Sırrı kim açığa çıkartırsa çıkartsın der. Hatta yardım bile eder sırları açığa çıkartanlara. Bu arkadaşımızın ise kafası bir gelip bir gidiyor. Cemre akıllıca davranıyor şimdilik ama Şeniz’in teşkilatı tıkır tıkır işliyor. Bu teşkilatın içine Ceren hainini de kattı ki tadından yenmez.
Zalim İstanbul 7. bölüm 4. kısım izle
[/box]