[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Namus timsali Ceren!
Ceren bölümün bu kısmında namuslu kadın ayakları kastı, Cemre de suçlu suçlu ağladı. Cenk’i de adam yerine koymayın boşuna; çünkü milli takımdaki futbolculara “ulan oynayamıyorsunuz ne diye çıkıyorsunuz şu sahaya” diye sövüp sayan, ama kankalarıyla halı sahada oynarken kendisine atılan pasın hazin hazin sahadan çıkışını izleyen boş tenekeler gibi ekran başından ayrılıp sahaya inince, hiçbir b*k yapamadı. Böylelikle Şeniz’i haklı çıkarmış oldu. Ceren de sanki Nedim’i istismar edip (!) nikâhtan önce hamile kalan kendisi değilmiş gibi o*pu damgası yemekten gocunuverdi. (Ya da yaygara koparıp zeytinyağı gibi üste çıkmaktı bütün amacı. Hesap vermekten kaçmak için çirkefe yattı.)
Seher de Cemre’nin “bu bebek kimden” ithamlarını duyunca ağzını aniden kapatıp, kızarık gözlerini belertip şaşırdı. (Sanki şu dakikaya kadar olan şeyler fazla normalmiş gibi…) Kendi kaşığını tutamayan bir adamın şehvetlenip de orgazma ulaşabilecek olmasına inanabilen bu tayfa, Cemre’nin bebeğe “piç” damgası yapıştırmasına inanamıyor. (!) Hepiniz komiksiniz! Cemre daha da komik… Kız senin kardeşin olmaktan çıkıp düşmanın olmuş, hâlâ daha iyi niyet ve vicdan bekliyor bu çöp kutusu kılıklı karıdan.
“Ben burada bebeğimin derdine düşmüşken, benim ablam gelip bana ‘namussuz’ diyor” diyor. Lan bebeğinin derdinde olan biri gider de karnına bıçak saplar mı? Namuslu olan gider de engelli adamın altına yatıp (!) ondan gayrimeşru bebek yapar mı? (Ya da üstüne çıkıp diyelim daha mantıklı olur. Mantıksızlıklar içinde mantık aramaya çalışıyoruz. Ne hallere düştük!) Suçuyla oturmayı da bilmiyor. Çirkeflik böyle bir şey işte… Seher de kendi kızının (Ceren’in) bozuk huyundan öyle gafil ki, direkt Cemre’ye saldırıyor ve sıvanmış olan bu manzaraya güzelcemen tüyü dikiyor. Ceren’e inanmak için bu kadar direnmesi de bizim bağrımızı daraltıyor. Kırgın Çiçekler dizisindeki Mesude’nin “Kemalim yapmaz!” repliğini diline pelesenk ettiği gibi Seher de “Benim kızım öyle şey yapmaz!” cümlesini pelesenk etmiş durumda. Daha çoook dinleyeceğiz bu boş lafları.
Seher ve Ceren baş başa kaldığında Seher “niye bana demedin” diye mağdur mağdur soruyor Ceren’e. Ceren ise nihayet mantıklı bir şeyler söylüyor:
“Deseydim ne yapacaktın bacım; suratıma tükürüp k*çını yırtarcasına car car bağırmaktan, zır zır zırlamaktan başka ne yapacaktın?”
Evet, Seher’in yapıp yapabileceği şeyler bunlar. Dizi boyunca sadece bunları izleyeceğiz gibi… Herhangi bir şeye engel olamayacak, düzeltemeyecek, adaleti sağlayamayacak vs. Sadece ağlayacak. Seher’in sadece çenesi ve göz pınarları güçlü… Gerisi fasa fiso… (Böyle diyorum ama biz olsak ne yapabilirdik ki bu durumda. Biz de bir şey yapamazdık.)
Ceren’in derdi başından aşkın; karnında Cenk’in bebeği, Cenk bunu kabullenmiyor, Şeniz asılsız videolarla tehdit ediyor, Şeniz’in kesin emriyle ailesini köşkten uzaklaştırmak zorunda… Ama Seher inatçı, dirençli… Kene gibi yapıştı kaldı köşkte. Seher’in yerinde olsam giderim köşkten. Zaten nikâhlı, keyfi de yerindeymiş gibi görünüyor… Bırakırım giderim memleketime. Ne hali varsa görsün derim. Ama Seher dünyanın en mükemmel anası ve en paragöz olmayan kadını olacak ya, her şeyi bağrına basıp hizmetçi olarak kaldı köşkte. Saçma sapan triplerde. Gereksiz bir gurursuzluk içinde… Anca “ana olunca anlarsın” demeyi bilir. Anlayacağını hiç sanmam. Şeniz anlıyor mu mesela sağı solu? Kimse hiçbir şeyi anlamıyor. İnsanın mayası bozuk olursa, hiçbir koşulda hiçbir şeyi anlayamaz.
Seher bebek için dua etmeye ve nikâhın varlığı için şükretmeye dursun: günün en güzel özetini de Civan yapsın:
“Bebek var, nikâh da var; ama edep yok!”
Ceren kendini garantiye almak için çeşitli planlar düşünmeye başlıyor ve her zamanki gibi aklına ilk gelen şeyi bir saat bile üstünde düşünmeden hemen uygulamaya koyuyor. Yani henüz akıllanmış, uslanmış değil Cerenimiz. Damla da enkaz bölgesinin başını beklemekle meşgul. Nedim’le konuşup duruyor. “Zaten sağlam olsaydın da bu kadar paçozluğa Bihter gibi kendini vururdun, sen şükret haline ki kafan yerinde değil.” diyerek avutmaya çalışıyor kuzenini. Cemre ise bir zombi edasıyla içeriye giriyor Damla söylenirken. Damla’nın sözlerine tek bir cevap bile vermiyor; çünkü kız sonuna kadar haklı. Dediklerini dinlerken bizim bile içimiz soğuyor.
Cemre bu bebek hikâyesine inanmadığını Nedim’e söyledi söylemesine; ama Agah sahte babalık testini eline bir anda tutuşturuverdi Cemre’nin. Cemre de şaştı kaldı. Bir anda Nedim’e baktı. Nedim’in cinsel hayatını hayal etmek onu da ürpertmiş olacak ki, gözleri bunu haykırıyordu. Hüngür hüngür ağlıyordu. (Gerçekten hassasiyetten ölecek noktaya geldi bu kız.)
Ceren ve Neriman iki gramlık beyinleriyle ortalığı savaş alanına çevirmeye devam ediyor. Aynı şeyi biz yapsak elimize yüzümüze bulaştırırız; ama bunlarda en niteliksizi bile tereyağından kıl çeker gibi hallediyor işini. Magazin siteleri sanki dünyada konuşacak başka önemli bir konu yokmuş gibi ilk sayfaya Karaçay’ların gizemli köylü kurnazı gelinlerine yer vermiş. Demet Akalın, Hande Yener ve Tarkan bile bu kadar önemli ve ünlü olamadı şu dünyada. Her hafta “ne yapsam da dikkatleri üstüme çekebilsem” diye kara kara düşünüyorlar zavallılar; bizim köylü Ceren ise bir iki fotoğrafla Gazetelerin manşetlerine taşınıyor. Ne Karaçay’larmış bunlar Ya Rabbim! İngiliz basınını bile meşgul edecekler neredeyse.
Şeniz geri zekalılarla işbirliği yapılmayacağını çoktan öğrendi öğrenmesine de, işin ucunda oğlu ve torunu olduğu için bu saçmalıklara katlanmak ve k*çlarını toplamak zorunda kalıyor ister istemez.
Zalim İstanbul 9. bölüm 2. kısım izle
[/box]