[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Şantiyede ölüm dehşeti!
Çok kan dondurucu bir sahne geliyor Firuze’nin annesiyle sınavının hemen ardından. Şantiye Şefi Yaşar Usta’nın korktuğu başına geliyor. Mesai saatinin sonundaki o akşam, asansörün halatları kopuyor ve asansör korkunç bir şekilde yere çakılıyor. Yaşar o asansörün içinde değildi tabi; ama asansör öyle bir etkiyle düşüyor ki yeterince uzaklaşmaya vakit bulamıyorlar bile. Haliyle yaralanıyor Yaşar. Asansörün içerisinde olanlardan sağ kurtulanın olacağını hiç zannetmiyorum. Ama Yaşar Usta sağ kurtulabilir. (Benimki de laf. Senarist yazarsa asansörün içindekiler burnu bile kanamadan çıkarken Yaşar ölebilir yani.
Kaza yerine orada çalışan herkesin ailesi geliyor. Ek olarak Yaşar’ın EX damadı Ayaz da can havliyle geliyor mekâna. Ama kayın babası için değil; iş icabı. Ertan Demirkan da düşüyor olay yerine. Diğer insanlar “Acaba benim babam sağ mı? Benim oğlum sağ mı?” diye düşünürken, Ertan ise bu olaydan sonra başına açılabilecek minik dertleri düşünüyor. Kız kardeşinin gönül macerasından daha gereksiz ve daha angarya bir durum Ertan için. Ayaz için ise yükseklikten ve nişanlısından nefret etmek için bir sebep daha oluşuyor. (Küçük bir not: Görmediğimiz süre zarfında Ayaz ve Berrak nişanlanmış.) Hesap soruyor Ertan’a. Ertan ise şikâyet dilekçesini unuttuğunu söylüyor. Sonra bu sözleriyle tezat düşen başka bir şey söylüyor: “Bir tercih yapmam gerekiyordu; ben de damdan kendisini aşağıya atmaya yeltenen dallama kız kardeşimi seçtim.” diyor. Bir karar ver; unuttun mu tercih mi ettin? Neymiş kendi kardeşinin hayatı daha kıymetliymiş. Zannedersin ki kız kardeşi ile bir asansör dolusu işçi tepeden aşağıya aynı anda düşüyor da Ertan kız kardeşini tutmayı tercih ediyor. “İşime gelmedi.” desene kısaca. Boş edebiyat yapıyorsun… “Bir telefonuna bakardı her şey!” diyor ve gerisin geri gidiyor Ayaz. Onu olmayan vicdanıyla baş başa bırakıyor.
Yaşar Usta kendine geliyor ve Demirkan Holding aleyhinde ifade veriyor. Ama Demirkan Holding durur mu hiç? Bütün suçu Yaşar’ın üstüne atmak için ne gerekiyorsa yapmış. (Şantiyedeki pek çok kişiyi satın alarak… Yaşar’ın karısı ve oğlu da dahil…) Yaşar’ın başı dertte. Hem kazazede hem de kader mahkûmu olacak gibi görünüyor. Firuze ise adalet peşinde. Sadece adalet. Tazminat, gereksiz ilgiler, cenazelere gönderilmiş samimiyetsiz çelenkler değil onun derdi. Ayaz da adalet peşinde; ama Ertan dilekçe ve ifade mevzularını öyle bir eğip bükmüş ki, işin ucu Ayaz’a kadar dokunuyor. Yani Ayaz eğer Ertan’ı yakmaya çalışırsa, otomatik olarak kendisini de yakmış olacak. Üstüne üstlük Ayaz Şantiye Şefi olarak bildiği Yaşar’ın da ölmek üzere olduğunu zannediyor. (İstediği doğrultuda ifade vermesi için Ertan onu bu şekilde kandırdı. Bu arada belli ki Ayaz Yaşar’ın Firuze’nin babası olduğunu henüz bilmiyor.) Amaçları tüm bu sorumluluğu Yaşar’a yüklemek ve onu hapse attırmak…
Firuze’nin abisi Faruk, sabahtan bavullarını hazırlayıp “kendisine emanet edilmiş olan” arabanın bagajına yerleştiriyor. Görünen o ki Faruk kendilerine verilecek olan parayı da alıp evden arazi olma peşinde. Borçlarla, acılarla dımdızlak bırakacak hepsini. (Oğulcu Aliye’ye oh olsun.) Birikmiş kiralarını bile ödemeden kaçacak alçak herif. İş görüşmesine gidiyorum ayağıyla çıkacak evden. Neyse ki emanet arabayı kaçırmamış. Anahtarı üstünde bir şekilde bulmuşlar. Helal parayla kazanılmış derler bizim burada.
Zavallı Firuze’nin adaletten hâlâ umudu var. Çünkü daha önce hiç adli bir mesele ile karşı karşıya gelmemiş. Çünkü hiç mahkeme ile uğraşmamış. Bu ülkede mahkemelerin adalet anlayışı paranın çokluğuyla ölçülüyor. Para kimdeyse adalet ona doğru esner. Bu dünyanın her yerinde böyledir maalesef. Ayaz ise ailesini Ertan manyağından koruyabilmek için hiç istemediği bir ifade vermek zorunda kalıyor Adliye’de. Yaşar Pınar’ı suçlarcasına bir ifade… Biricik EX kayınbabasını… Yaşar ayağa kalkar kalkmaz göz altına alındı bu yüzden…
[/box]