[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Firuze adalet peşinde!
Firuze can havliyle bir Avukat buldu. İşini iyi yapan bir avukat olduğu belli; ancak Firuze’nin elinde hiçbir kanıt yok. Sadece bir dilekçe var. O dilekçeden de sadece 1 tane var. O da düşman kuvvetlerin elinde. O dilekçeyi medyaya sunup kendi ayaklarına sıkacak değiller. Yok edecekler tabii ki de. Oraya dilekçe gönderildiğine dair tek bir kanıt bile yok. Kazayla ilgisi olan ya da olmayan herkesin ifadesi ise Yaşar’ın aleyhine. Üzülerek söylüyorum; ama maalesef Avukat haklı… Holding’in içinde bulunan güvenlik kameralarını da es geçecek kadar salak olmadıklarını düşünüyorum. Muhtemelen oradaki kanıtları da yok etmişlerdir Ertan’ın ucuza kapatılan çakalları… Firuze belki de hayatında ilk kez mahkeme-güç-para-parasızlık dörtlemesiyle yüzleşiyor ve ne kadar çaresiz kaldıklarını anlıyor. Maalesef insanın adalet anlayışı kendi nefsine değene kadardır. Firuze fazla idealist. Belki de olması gereken bu. Ama şu da bir gerçek ki, Adalet Sarayı’nda adalet aramak boşuna. Ya teslimiyetçi olup başına gelenleri kabul edecek ve Allah’a sığınacaksın ya da kendi adaletini kendin sağlayacaksın. Ki her insan kendi adaletini sağlamaya kalkıştığında medeniyet diye bir şey kalmaz. Çünkü dünyada kaç tane insan varsa o kadar adalet anlayışı vardır.
Yaşar iki kolundan tutulup götürüldü. Firuze acıdan kapattı gözlerini ve babasından o yürekleri dağlayan cümleler döküldü:
“Aç gözlerini kızım; gördüğüm son mavi senin gözlerinin mavisi olsun. Deniz niyetine, gökyüzü niyetine…”
Öylece gidiverdi göz göre göre. Hiç kimsenin elinden hiçbir şey gelemedi. Bu çaresizliği yaşamak çok acı bir durum. Eminim pek çok kişi bu sahneleri gözleri yaşlı izlemiştir. Yaprak Dökümü dizisinden sonra beni ağlatmayı başarabilen tek diziydi diyebilirim.
Firuze baktı ki adalet böyle işlemiyor, o da kendi adalet sistemini kurmaya karar verdi. Hem de hiç olmayacak bir yerinden. (Bence hiç gereği yoktu. Böyle oyunlar insana pek bir şey kazandırmaz çünkü.) Ertan Bey ile muhatap olabilmek için onun inine sızması gerekiyordu. Bunu da sinsice yapacaktı. (Maalesef bu klişelikler olmadan diziler randıman alamıyor. Katlanacağız.) Küçük bir araştırma yapıp Ertan Demirkan’ın EX nişanlısını buldu önce. Ertan’ı daha iyi tanımak ve onun dikkatini çekmenin yolunu öğrenmek için. Nasıl güvenebildiyse… Şahsen ben güvenmezdim. Arkamı döndüğümde o kadının Ertan’ı aramayacağı ne malum? Neyse güvendi artık. Kadın iyi niyetli birisi gibi görünüyor. Ertan yüzünden anti-depresan kullanmak zorunda kalmış bir zavallı. Aslında zavallı olan Narsist Ertan. Ama bilirsiniz; Narsist bir insan zavallı birisi olduğunu düşünmez, tam aksine diğerlerini birer zavallı olarak görür ve dokunduğu her şeyi kurutur. Yani Narsizmi yaşayan kişiden çok çevresindeki insanlar tükenir. Böyle garip bir hastalıktır. Biz Narsizmden bahsederken ex nişanlı klişe klişe önerilerde bulundu bile:
“Onun gururuyla oyna, başkaldır; delirir, aklı gider…”
Aynısından o kadar çok izledik ki, bu plan beni heyecanlandırmadı bile. Aynı senaryoları farklı yüzlerle izleyeceğiz gibi görünüyor. En azından giriş ve gelişme kısmı bizi içine aldı. Umarım ki devamında bize daha önce kullanılmamış şeyler sunup nefes aldırırlar.
Firuze Ertan’ı kafalayıp iş yerine sızma ve güvenlik kameralarındaki görüntüleri ele geçirme konusunda ciddi bir savaş içinde. Ama şahsen ben Ertan’ın yerinde olsaydım, bu kadar sık karşılaşmanın ve bu manasız iğnelemelerin altında bir bit yeniği arardım. Bu kadar zeki, ekonomik açıdan güçlü ve her şeyi kullanmayı bilen bir karakterin bütün bu ayrıntıları atlayacağını düşünmüyorum. Firuze illa ki açık verecektir. Tabii normal koşullar altında… Ama sonuçta bu bir dizi. Holding’den UFO bile geçebilir. Nitekim Ertan’ın ilgisini çekiyor ve daha iş başvurusunun üzerinden 3 dakika bile geçmeden işe alınıyor. Demek ki neymiş: İşsizlik diye bir şey yokmuş! İşi nasıl alacağını bilmemek diye bir şey varmış.
Ertesi gün sabah Firuze Holding’e geldi ve işbaşı yapmak için adım adım ilerledi. Ancak işler istediği şekilde gitmedi. Ukala sekreter ona “Ertan Bey’in evine gideceksin.” diye talimat verdi. En son düşüneceği şey buydu, ama oldu. Yok öyle hem fakir olup hem de planların tıkır tıkır işlemesi diye bir şey… Çoğu defa zenginlerin borusu öter bu dünyada. Hedeften uzaklaşmıştı; ama elbet o Holding’in içine de girecekti. Tabii Demirkan’ların köşküne hizmetçi olarak atanmadıysa…
Köşkte ise her yer pembe bulutlarla kaplı. Bir yığın hayalperest var içinde. Bir yanda çektiği abuk sabuk detoks videolarıyla yılın fenomeni olmaya çalışan boş beleş bir kız (Berrak), bir yanda kızının gelinliğinin detaylarına burnunu sokamadığı için hasedinden kuduran bir anne (İclal), bütün bu saçmalıklarla uğraşmak zorunda kalan bir abla (Mehveş) ve yeni fantezisini düşünürken iş yerine gitmeyi unutmuş bir iş adamı/Abi (Ertan)… Neyse ki Fantezisine kavuşması uzun sürmüyor ve Firuze mekâna ayak basıyor. Kızın köşkte ilk karşılaştığı şey ise “Adalet” simgesi taşıyan değerli bir proje oluyor. (Değerli dediysem öyle müthiş bir şey beklemeyin. Demirkan Holding’in ilk eseriymiş, bu yüzden değerli görüyorlar. Bana kalsa üzerine otur geç…) Bu ironik duruma hepimiz acı acı gülüyoruz. Keşke o adalet terazisinin kollarından birisinde bir deste, diğerinde ise 2 deste dolar olsaydı ve 2 destelik kol daha aşağıda duruyor olsaydı… O zaman böyle acı bir gülüş sergilemezdik. Her neyse, Ertan’ın anası bu ilk eser üzerinden iyi bir ukalalık yaptı ve gereksiz tripleriyle kızın hayat enerjisini sömürdü. Hemen ardından Ertan’ın ortama intikal etmesi ve kızın onu görünce şaşırmış gibi yapmaya çalışması daha büyük bir kaliteli enerji sarfı oldu. 10 kutu Nutella yese bu enerji tazelenmezdi. Ama katlanacaktı. Kendi istemişti bu yoldan yürümeyi. Çizgisini bozmadan, ukala ukala devam etti Firuze. (Madem ukala hatunlardan hoşlanıyormuş…)
“Sizi tanımam mı gerekiyordu?”
diye sordu Firuze. O da şu çılgın cevabı verdi: “Senin yaşındaki kızlar genelde beni tanırlar.” Nesin sen, Mega Star mı? Her gün TV’lerde “Yakalarsam muck muck!” parçasını mı söylüyorsun? Arabana genç kızlar ölü sinek gibi yapışıyorlar mı? Sanırım bir “erotik paranoid” vakası ile karşı karşıyayız. Bir de bunların üstüne Ertan’ın eniştesi de Ayaz çıkmasın mı? Hadi bakalım!
Bence bu kadar saçmalıktan sonra Firuze’nin yapacağı tek şey Nutella şirketi ile anlaşmak olmalıydı. Şayet bu köşkteki tantanalar insanı hedefinden şaşırtacak türden. Kamera kayıtlarını bulayım derken kendini kaybedecek, haberi yok.
Kısacası Zemheri dizisi tam da böyle başladı. Benim şahsi görüşüm; dizi çok güzel başladı, çok güzel devam etti; ama babasını hapse götürdükleri zamandan itibaren senaryo çok klişe bir hal aldı. Dişiliği kullanarak bir şeyler elde etmeye çalışma, aşkla oyun oynama gibi şeyler bana çok acizce geliyor. Kimseye yakışmıyor. Amaç ne olursa olsun yakışmıyor. Umarım böyle gitmez de bu dizi her hafta bizim hayatımızdan 2,5 saat çalmak yerine bize bir şeyler katar. Umudumuz bu yönde. Şimdiden vatana millete hayırlı olsun…
[/box]