[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Mutlu bir aileyi huzursuz etme sanatı
Mutlu ve neşe dolu bir aile tablosu görürüz bu bölümde. Hobileri ile uğraşan bir baba (Adnan), ortalığa neşe ve sevgi saçan bir kız (Nihal) ve bir çocuk (Bülent). Elinde içki kadehi ile şezlongda oturan ve bir dahaki partide hangi kombini giyeceğini düşünen tipler mevcut değildir bu köşkte. Evdeki hizmetliler ile ev sahipleri aynı düzeydedir. Muhteşem bir düzen ve keyif vardır ortalıkta. İçinizdeki cılız bir ses (Ne gereği vardı da…) diyor değil mi, inkâr etmeyin. Bu tabloyu bozmanın, içine boynuzlu şeytanlar eklemenin ne gereği vardı? Köşke avutacak bir çocuk daha getirmek gerekiyor muydu gerçekten?
Evde gereksiz insan eksikliği mevcutken bir anda Behlül damlayıverir bu eksikliği gidermek için. Her ailede en az bir tane böyle bir tip vardır. Karıya kıza düşkün, ölçüsüzce para harcayan, gelecek kaygısı taşımayan, bu devran böyle sürüp gidecek sanan sorumsuz tipler… İşin en kötü yanı böyle tiplerin şeytan tüyü vardır. Ne yapar eder kabullendirirler kendilerini. Dilleri tatlıdır, kimle nasıl konuşacağını iyi bilir. Tenkitler onlara ağır gelmez. Hayatla dalga geçerler. Bu asalakların ne tür bir kımıl zararlısı olduğunu evdeki pek çok kişi bilir; ancak bilmeyen tek bir kişi yüzünden bu kenelerden kurtulmak hayat boyu mümkün olmaz. Mümkünse ailenizde böyle bir tip mevcutsa hiç acımadan kapı dışarı edin ve eve sakın almayın. Yoksa hayat boyu bedel ödersiniz. Adnan ve ailesi fena halde bedel ödedi mesela.
Bülent zaten gelene gidene sevinen bir çocuk, çok sıcakkanlı… Behlül’ü bile bağrına basmıştır. E sonuçta o bir çocuk, işin eğlencesinde… Böyle hayırsızların nelere mal olabileceğinin idrakinde değil. Hadi o çocuk anlamıyor; Adnan sen nasıl kör oluyorsun? Demek basiret bağlanınca bağlanıyor. Oysa Behlül mutfaktakilerin bile diline düşmüş. Evlenecek olan eski sevgilisi Peyker’e tacizlik vermek adına evine bir buket gül ve bir de not göndermek için evin hizmetlisi Beşir’den para almış utanmadan. Kalıbından da mı utanmadın bunu yaparken. Havaları bin beş yüz ama… Beşir şu çantaları taşı, Beşir arabayı garaja çek… Artistlik yapmayı biliyorsun. Diyeceğim o ki; Allah kimseyi arsız yüzsüz yapmasın…
Evin gizli kraliçesi Matmazel bile sevinir Behlül’ün geldiğine. Aslında Paris’ten geldiğine sevinir. Paris Matmazel Deniz’in memleketidir. Oranın havasını suyunu hissetmek ister Behlül ile… Behlül de sıcakkanlıdır. Evin hizmetlilerini tek tek selamlar. Aslında aralarında pek de sevilmiyor olduğunun farkında değildir. Pek çok kişinin gözünde gereksiz bir insandır. Zaten Adnan’ın üvey yeğenidir. Şahsen ben olsam hazır üveyken başımdan atardım.
Cemile evin genç hizmetlisidir. Beşir’e yanık olmasıyla bilinir. Her türlü kur yapar. Anne gibi peşinde dolanır, “Aman dikkat et, belini incitme, terli terli su içme, terlediysen atletini değiştir…” gibi korumacı atılımlarda bulunur. Ama Beşir’in canı annecilik oynayan bir kız istemez. Onun canı heyecan ve imkânsızlık ister. Bu ihtiyacını da Nihal karşılamaktadır. Her fırsatta Nihal’e güzel sözler söyler, peşinden dolaşır ve bahçedeki mangal partilerine sık sık davet eder. Kız bunların arasında zengin olduğunu unutmuştur. Bu yüzden AVM’ler, kulüpler, beach partileri ve sayısız sosyetik etkinlikler yabancıdır ona.
Nihal Behlül’ü görür görmez “İşsiz!” der. Paçalarından gereksizlik ve işsizlik akıyordur. Adnan ve Bülent ise bu gerçekler karşısında üç maymunu oynamayı ve eğlenmeyi tercih ederler. Zaten evin başındakiler buna göz yumarsa diğerlerinin bunun farkında olmasının asla bir anlamı olmaz. Behlül ise bu sözden hiç alınmamış olacak ki gider Nihal’i öper ona bücür muamelesi yapar. Hediye olarak da Barbie bebek almıştır ona. Nihal krizlerde…
O günün akşamında Behlül’ün 6 ay önce ayrılmış olduğu eski sevgilisi Peyker’in düğünü vardır. Oraya gitmek için can atar. Adnan uygun olmayacağını söylese de dinlemez. Yırtık herif! Zamanında bu adamı nasıl seksi bulabilmişler anlayamıyorum. Acınası bir tipi oynuyor oysa ki.
Peyker Behlül’den gelen çiçeği tedirginlik içinde alır. Oysa çiçeğin parasını Beşir’in ödediğini öğrenmiş olsa “Bu hödükle mi çıkmışım zamanında, pehh!” der, çoluk çocukla heba olan kıymetli zamanlarına acırdı. O an geçmiş aklına gelir. Peyker Behlül’ü unutmuş Nihat ile arayı yapmıştır. Evleneceklerdir. Bunu Behlül’e söyler. Behlül de gevrekçe sırıtarak Peyker’in kulağına fısıldar “Sen beni evlensen de unutamazsın…” falan der. Bir de kahkaha atar. “Görrüz!” der Peyker de, çıkar gider. İnanılmaz irite olduğum bir sahnedir bu. Behlül’ü ilelebet gözümden düşürecek zavallı bir sahne…
Nihal’in o zamanlar aklı başındadır. “Keşke böyle kalsaydın.” dediğimiz zamanlardır. Tek derdi Matmazel’i mutlu etmektir. Bu yüzden Behlül’e Matmazel’in babasının adresini vermiştir Paris’te onu bulması için. Bulamamıştır tabi. Taşınmış olur adam. Hep birlikte acırlar Matmazel’e. Matmazel de taaa 2 km yerden, Bülent piyano çalarken onları duyuyormuşçasına hüzünlenir. Belki de Nihal’in adresi aldığının farkındadır ve bir haber almayı umar. Ama hayalleri suya düşmüştür.
Peyker’in düğününün konusu açılır. Gidilip gidilmeyeceği konuşulur. Adnan eşinin ölümünden yıllar sonra ilk kez düğüne derneğe gitme girişiminde bulunacaktır. (Keşke arayı bu kadar uzun tutmasaymış. Karıya kıza hasretten kendisine kur yapan ilk kadını hayatına alıverdi basiretsizce.) Nihal babasına eşlik etme konusunda tereddüt edince bir anlığına bozulur babası. Ama Behlül Nihal’i ikna eder. Gidecektir o düğüne…
[/box]