[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 1. bölüm 1. kısım konusu (Spoiler)
İstanbul sevdası
Genellikle İstanbul ile ilgili dizilerde sıkı bir aforizma yapılır. Zalim İstanbul dizisi de bu akıma katılmış olanlardan:
“Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir!”
Öyledir tabi öyle. Bak Yaprak dökümü dizisindeki Ali Rıza’ya. Ne ahkâmlar kesti de ne hallere geldi. Bu dizideki Seher Hanım da Ali Rıza’nın kadın versiyonu… Görün bakın neler olacak. Bu arada izlerken kendi egonuzu da tatmin edeceksinizdir. “Ayyy benim evladım asssla böyle yapmaz!” diyecek, komşularla izlerken karakterleri yerden yere vurup namus kasacaksınızdır. Eğlencelidir böyle şeyler, devam edelim…
Hatay’da geçer konu. Seher Hanım gururu, onuru ve haysiyetiyle Hatay’ın meşhur tatlısı olan künefeyi yaparken, evlerine bir anda taş yağar. “Noluyoz ya!” demeye kalmadan bozuk keman sesi gibi bir ses yükselir. Az sonra Seher evlatlarından birinin ne mal olduğunu öğrenecektir:
“Nerde o fingirdek kızın!”
Seher Hanım gibi çocuklarından gafil olan onurlu bir kişiliğe böyle laf edilir mi? Eve atılan taşı alır, yürür onu atan kadının yanına. Kadın tırsar biraz ama Seher onurlu ve gururlu olduğu kadar vicdanlıdır. Yapar artistliğini yine:
“Korkma taşı sana atacak değilim topraağaam, biz öyle taşla sopayla iş yapmayız, yüreğimizle vurruz adama.” der. Tabi kadına klişelik zehirlenmesinden bir anlık kal gelir. Ama hırslıdır. Her şeyi göze alıp gelmiştir:
“ Kızının kırıkları benim mıymıntı oğlumu pataklamış, bak şunun kaşının gözünün haline. “ der. Adamın da boyuna posuna baksan adam sanırsın ama annesinin eteklerinin arkasına saklanan tuhaf bir tiptir. İki gram sesini duymayız sahne boyunca. Seher ise estirir gürletir kamyon arkası laflarını. Ahkâm keser. “Benim kızım yapmaz.” der. Bir de kefil olur. Sen şükret ki borçlu senetli bir kefillik değil bu. Yoksa sittin sene borç öderdin ablacım! Gerçi yine epey bir bedel ödeyeceksin ama olsun. Şimdilik fingirdek kızını masum san sen.
Bahsi geçen kız (Ceren) nihayet köprü altını bırakıp evine döner. Köşeyi geçmeden nişan yüzüğü geri takılmış, etek boyu uzatılmış, beyaz kanatlar da takılmıştır:
“Ayy anneee vallahi, billllahi, tilllahi iftira!” der. Ama üzüldüğü ya da korktuğu falan yoktur. Zaten asıl amacı bu durumun yaşanmasıdır. Çünkü bu iş bozulursa İstanbul’a gidebilecek ve fingirdeklik konusunda level atlayabilecektir. Küçük yerler kesmez onu. Kesen kesmiştir zaten zamanında… İstanbul’da taze ve zengin kanlar varken, bu güzelliği bir asgari ücretle ayı çıkarmaya çalışan erkeklerle harcayacak değildir.
Babaannesi Neriman da sevinir bu durumun yaşanmasına. İkisi kafa kafaya verip böyle planlamışlardır. Ne bekliyorduk ki, bütün günümüzü pısırık bir erkek ile fingirdek bir kızın evlilik rutinini izlemekle mi geçirecektik. Sabah kalktı, kahvaltıyı hazırladı, kocayı işe gönderdi, sonra koca geldi yedirdi, içirdi… Arada komşuya kısıra gittiler falan… Bunu mu anlatacaktık yani? Bize gerilim, aksiyon ve skandal lazım… Diğerlerinden bizde zaten var.
Seher nişan yüzüğünü ex dünürünün eline tutuşturur, sonra da kovar. Damat bohçasını da yer tabi suratına evvelinde. Zaten hangi akla hizmet nişanlamışlar bunları o da belli değil. Ama Seher bunun altında kalır mı? Hemen alır onların bohçasını götürür evlerinin kapısına. “Bohça öyle atılmaz böyle atılır.” der koyar lafı. Onlara hayatlarının dersini(!) vermiş olur.
Neriman ise nişan atıldıktan itibaren gelir gider Seher’in beynini işlemeye çalışır. Ama Seher, Yaprak Dökümü dizisinin tüm bölümlerini izlemiştir. Bu yüzden İstanbul’a aklı havada 3 veletle gidilmeyeceğini çok iyi bilir. Şimdi merak edecesiniz “Neden İstanbul diye tutturdular bu kadar” diye. Kaymaklı bir teklif geldi bunlara da ondan. Önceden oranın köylüsü olan ve bir şekilde zengin olup sosyeteye karışan Agah Karaçay, engelli yeğeni Nedim ile evlenebilecek olan tanıdık, masum, gözü açılmamış kız aramaktadır. (Bu zamanda anca gözü açılmamış taklidi yapan kız bulur.) Belki de kör bir kız arıyordur diyeceğim ama o da işini görmez. Bu son derece kaymaklı teklif Seher ve ailesine gelmiştir. Tabi Seher iç yüzünü bilmez işin. Hizmetçilik yapacağını sanır. Oysa dünür olmaya gidecektir. Ama fakir ama onurlu Seher hiç sosyeteye karışır mı? Köşk sofrasında soğan ekmek yer, yine fakirliğine dokundurmaz. Bilir bunu kaynanası. Bu yüzden “hizmetçi olacağız” ayağıyla götürmeye çalışır onu. Karaçay köşkünde çalışan ahretliği Nurten de sıkıştırır arayıp. Bir an evvel haber vermelerini ister. Yoksa bilirsiniz elini sallasa ellisi… Kadınlar sırada beklemektedir engelli vatandaşla evlenmek için. Ya da en azından onun üzerinden para tırtıklamak için diyelim.
Agah Karaçay’ın evine gelen tüm bakıcılar kısa yoldan para kazanmanın hilesini bulmuşlardır. Gelip gidip engelli adama kendilerini taciz ettirip (ya da öyleymiş gibi ayak yapıp) sonra da Agah Bey’i hortumlarlar. Ama Agah yer mi bunları? 105. taciz olayından sonra nihayet kamera taktırmayı akıl eder. Son gelen hemşire, 98 puanla atanamayan Matematik Öğretmeni şansına sahiptir. 105 olaydan sonra piyango bu kıza vurmuştur. Taciz olayını soluk soluğa Agah Bey’e anlatırken Agah Bey de “He canım he… Sonra?” bakışını atar. Kız işkillenir. “Ben sizin o bildiğiniz dolandırıcı kızlardan değilim, ben bilmediğiniz şekilde bir dolandırıcıyım.” der. “Valla mı?” der Agah, “Tamam bakalım nasıl bir dolandırıcıymşsın görelim” der, açıp izler kızın striptiz dansını.
“Ben ettim siz etmeyin, şeytana uydum, diğer kızlar da böyle yapmış bana da dediler iki kuruş da sen kazan diye. Ben de geldim ağabey, işimizi yapıyoruz sonuçta, ekmek parası…” der ama Agah dinlemez. En aşağılayıcı şekilde kovar bu acemi hortumcuyu.
Agah Karaçay’ın karısı Şeniz Karaçay sahneye girer. Her şeyi bu kadın planlamıştır aslında. Ama bu kez tutmamıştır. Hatta son kız tüm taciz sicillerini temizleyen bir itirafta bile bulunmuştur. Şeniz köpürür. Gelir engelli çocuğa tehditler savurur vs. Bilindik şeyler. Agah da ortamı basınca Şeniz de yanmasın diye kazı çevirir. Kameradan haberi olunca da üç buçuk atar. Meğer önceki gün geceden itibaren kamera koymuştur. Yoksa ohooo… Şeniz’in bu odanın içerisinde yediği naneleri bir bilseniz. Ortamdaki havayı biraz dağıtmak ve Agah’ı biraz sakinleştirmek için Şeniz Londra’daki bakım evinden bahseder. Ama tahmin edeceğiniz üzere Agah da zengin ama onurlu ve hatta son derece vicdanlı bir adam olarak yeğenini başından atmak istemez. Çünkü bu servet aslında onundur. Agah Karaçay, o çocuğun babasından devralmıştır bütün bu işi gücü, köşkü… Vefa gösterir abisine. Ancak Şeniz işin bu kısmında değildir. Geçmişte yediği hurmalar gelip onu tırmalamasın diye ciddi bir çaba sarf eder. Bu velet çok sır biliyordur. Eminim tüm izleyiciler sırları az çok tahmin etmiştir. Evet evet doğru tahmin ettiniz. Aşk-ı Memnu durumları… Ama şimdi söylemeyim tabi ayıp olur Şeniz’e. O kadar emek veriyor saklamak için…
Agah kızıyor Şeniz’e. Kim bakacak bu çocuğa gelecekte diyor. “Alışveriş fenomeni selfici kızın mı, yoksa sosyetenin yeni Playboy’u oğlun mu?” (Şeniz’in çok da derdiydi ya kimin bakacağı…) Şeniz ne yapsın, bir tarafta sırrını bilen engelli bir adam, bir tarafta bu engelli adamı evlendirmeye çalışan şaşkın bir koca… Bence bu aileye Şeniz fazla arkadaş!
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 1. bölüm 1. kısım resimler
[php slug=zalim-istanbul-1-bolum-1-kisim]
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 1. bölüm 1. kısım izle
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Bir önceki yazı : Zalim İstanbul dizisi tanıtım
Bir sonraki yazı : Zalim İstanbul 1. bölüm 2. kısım
[/box]