Evlilik gerçekten zor mu?
Evlilik kurumu integrallerden ve türevlerden oluşan bir dizi matematik problemi değil; sadece ve sadece bir kurum çeşididir. Bu kurumu cennete ya da cehenneme çevirmek tamamen çiftlerin marifetidir denilebilir. “Evlilik aşkı öldürür.” mevzusu zor ve mutsuz bir evlilik geçiren herhangi birisinin kendi aforizmasıdır. Herkes üstüne alınmasın. Eğer aşk ve sevgi katili değilseniz evlilik aşkı öldürmeyecek; tam aksine sonsuzluğa taşıyacaktır. Çünkü konunun “evlilik” gerçeğiyle değil tamamen evlilik kurumuna adım atan şahsiyetlerle ilgisi var.
Evliliği zorlaştıran faktörler özetle şöyle sıralanabilir:
- Eşlerin birbirini eş değil, rakip olarak görmesi,
- Ona “güdülecek koyun” gözüyle bakmak,
- Ona “para makinası” ya da “çamaşır makinası” muamelesi yapmak, adam yerine koymamak,
- Sevgi, saygı ve anlayış göstermemek; bunları göstermeyi zayıflık olarak görmek,
- Sohbetlere tahammül edememek.
Bu ve bunun gibi öz verisiz ve bencilce hareketler evliliği zorlaştıran, aşkı öldüren hareketlerdir. Suçu evliliğe atmanın bir manası yok.
Evliliğin avantajları nelerdir?
Evlilik baştan sona bir avantajdır diyebiliriz. Bazı marjinal düşünürler (!) at gözlüklerini bir kenara bırakıp daha adil ve makul bir bakış açısı sergilerse durumu daha iyi kavrayacaktır. Şimdi gelelim “evliliğin avantajları nedir” konusuna:
- Ayda bir kere düzenli olarak “Biz şimdi neyiz?” sorusunu sormanıza gerek kalmaz. “Bu ilişki nereye gidiyor? Annem sıkıştırıp duruyor beni.” diye gece gündüz kara kara düşünme günleriniz bitmiştir. Çünkü ilişki, gelebilecek en son ve en güzel noktaya gelmiştir bile.
- Son derece konforlu ve dokunulmaz bir alandır. O nikah defteri elinizde olduğu müddetçe çift olarak giremeyeceğiniz hiçbir delik yoktur. İstediğiniz odada istediğiniz süre boyunca yalnız kalabilirsiniz. Anneniz “Acep içeride ne yapıyorlar?” diye kendini salonda harap etmekten kurtulur. İstediğiniz otelden rezervasyon yapabilir; istediğiniz sokaktan istediğiniz saatte geçebilirsiniz. Amca oğulları, dayı oğulları ve abiler size asla karışamaz; sataşamaz.
- Mahalle sakinlerinin, işgüzar akrabaların şerrinden kurtulursunuz. Artık kendilerine konuşacak başka konu bulmak zorunda kalmışlardır. Mesela “Ne zaman çocukları olacak bunların, kısır mı la bunlar?” gibi yeni konular.
- Baş dönmesi ve mide bulantısı gibi son derece doğal şikayetler oluştuğunda evin içinde gereksiz bir gerginlik yaşanmaz.
- Adet gecikmeleri ödünüzü koparmaz, en kötü ihtimalle kocanızdan hamile kalmışsınızdır. Yani bebek düşünmüyorsanız bile en azından “Ben ne b*k yiyeceğim, babam gebertir beni! Millete rezil oldum!” şeklindeki son derece stresli süreçten tamamen kurtulmuş olursunuz. Emin olun istenmeyen gebelikten çok daha zordur bu stres. (Aşkınız ölmesin diye evlenmediğiniz; lakin birlikte yaşadığınız o günlere göndermedir bu madde. Aşkın bu stresle nasıl çatır çatır geberdiğine şahit olursunuz; ama o son derece aydın (!) görüşünüzle millete evvelinde bol keseden artistlik yaptığınız için kabullenemezsiniz.)
- Kadın ve erkek olarak tüm haklarınız hukuk ışığında korunur. Örneğin kimse size “Silah zoruyla mı altıma yattın l*n!” diye çıkışamaz. Alıp başını istediği adamın ya da kadının koynuna gidemez. Doğmuş olan çocuk sahiplenilmek zorundadır. Herhangi bir kadınlık ya da erkeklik görevi ihmal edildiğinde kadın ya da erkeğin, hukuk yolu ile hakkını arama şansı vardır. Öbür şekilde kimse sizin hakkınızı korumaz. Yüksek ihtimalle ananız babanız bile sizi kapının önüne koyar, benden söylemesi.
- Hayatınıza renk katmak için sınırsız bir fırsatınız vardır. Özellikle de eşler olarak hayata aynı pencereden bakabiliyorsanız… Hayallerinizi köşe bucak saklanarak, “bir tanıdık çıkar mı acaba karşımıza” diye gerim gerim gerilerek değil, tamamen özgür bir şekilde, keyfini doyasıya alarak gerçekleştirirsiniz.