[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Cemre Nedim’e aşık mı?
Şeniz Cemre konusunda haklıydı. “Bari kurbanlık koyun gibi beklerken karının ayağımıza dolaşmasına izin verme.” derken haklıydı. Aslında her açıdan haklıydı. Cemre bulaşığını ve dolaşığını ayak bağı yapmak hiçbir durumda mantıklı değil. Her an her dakika başa bela açacak türden bir tip çünkü. Olmayan dertten dert doğurtabilecek kapasitesi var. Ama Cenk kendisine güveniyor. “O iş bende” diyor. Cemre’nin eline bombayı attı bir kere. Cemre zor gelir kendine artık. Şu sıralar tek yapacağı şey eline bırakılan o bombanın patlamasına direnmek. Biraz Şeniz ve diğerleri rahat edebilir. (Pek sanmıyorum ama…)
Cenk bölümün bu kısmında çok önemli bir noktaya parmak basıyor. Cemre’nin “Nedim” diye tutuşurken aslında ne kadar boş bir şeye tutuştuğunu anlatıyor. Seyirciler olarak biz de böyle bir yanılgının içerisindeyiz. Nedim’e karşı bir sempati ve şefkat duyuyoruz. Buraya kadar bir sorun yok… Çünkü insanlık bunu gerektirir. Bizden daha mağdur olan birisine şefkat duymak en doğal hakkımız. Onu koruyup kollayabilmek, onun haklarını onun yerine koruyabilmek için bu duyguları kalbimizde taşımak büyük bir nimet. Ancak o kişiye âşık olmak için hiç de uygun bir durum değil. Bazı duyar kasıcıların “Ne yani, engelli diye âşık olunmayı hak etmiyor mu?” diye sorduğunu duyar gibiyim. Ama gözden kaçan durum şu: Nedim çocukluğundan itibaren neredeyse hiç yaşamamış insan. Herhangi bir tercih yapma şansı bile olmamış. Böyle bir durumda bu insanın karakteri, dünya görüşü ve zevkleri hakkında hiç kimsenin bildiği bir şey yok. Hatta ve hatta Nedim’in kendisi bile bunları bilmiyor. Belki en fazla okuma yazma biliyordur. Güncel olan her şeyden gafil bir durumda. Böyle bir durumda Cemre’nin Nedim’e aşk duyması çok yanlış sonuçlara götürür. Bu durumdan zararlı çıkacak olan da en çok Cemre olur. Belki de Nedim eli ayağı tutar bir duruma geldiğinde yeni tatlar deneyecek; belki de Cemre o kadar da çekici ve akıllı gelmeyecek? Kim bilir? Denenmemişi “iyi” saymak ne kadar doğru olabilir ki? (Tabi mantık çerçevesinde bu böyle. Ama işin içine senaryo girince olmaz denilen oluverir.) Dizinin başında “kimse sınanmadığı günahın masumu değildir” diye bir söz dizisi zikredilmişti ya; hah tam da o açıdan düşünmek lazım. Cemre ne kendisine ne de Nedim’e bu şansı vermeden hemen aşk aşamasına geçiverdi. Ne diyelim, geçmiş olsun…
Cemre “Ben Nedim’e yanık mıyım, değil miyim?” diye aynadaki yansımasıyla deli deli konuşadursun; biz keyifle Nedim’in ayağa kalkma mücadelesini izleyelim. Siz buna “yaşama tutunma mücadelesi” diyebilirsiniz. Ben ise bunu “bi ayağa kalkayım, hepinizin ebesini göreceğim” mücadelesi olarak görüyorum. Yani anlayacağınız o ki, Nedim ayağa kalktığında bize eskisi kadar sevimli görünmeyecek. İntikam dolu sahnelerle hep birlikte bayacağız. Bu yüzden dizinin bu kısmına gelebilmiş olan herkese geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Hiç bana öyle “off ya izlemeyeceğim bir daha, protesto ediyorum!” demeyin. İzleyeceksiniz! Söve saya izleyeceksiniz. Zehri kanınıza bulaştı bir kere…
Agah da evdeki kızıl kurtların ebesini gördü görecek… Topladı tüm suç unsurlarını, biyologlara inceletmek için aynı hastanede buluşturdu. Anlayacağınız yine “bebeğin babası kim” girdabına kapıldık bir kez daha. Hadi hayırlısı bakalım…
Zalim İstanbul 15. bölüm 6. kısım izle
[/box]