[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 2. bölüm 3. kısım konusu (Spoiler)
Ceren’in seri hayal kırıklıkları
Dünyanın en babacan, en merhametli ve en adaletli adamlarından birisi olan Agah Karaçay, nihayet Seher ve ekibini kurduğu düzenekler ile tufaya düşürmeyi başarmıştır. Süs olsun diye azıcık pişmanlık falan da yaşar ama geçmesi zor olmaz. Seher de birdenbire yere doğru eğilir. Civan şaşırır:
“Hani senin kimse boynunu yere eğemezdi?” der. Seher:
“Yok oğlum öyle değil, az önce yere tükürmüştüm de, ayıptır günahtır diyerekten şimdi onu geri yalıyorum.” der. Hiçbirisi mesajı almamıştır, salak salak bakarlar. “Ah benim geri zekalı yavrularım, hadi daha fazla artistlik yapmadan köşke dönüyoruz.” Civan ve Cemre şoklarda, Neriman ve Ceren de Şok marketler zincirinden kurtulmanın sevincinde öylece köşke dönerler.
Ceren salağı ise bütün bu olanları hep kendi üstüne alınır:
“Benim için geldiler!”
“Oğlu bıraktırmadı, bana ilk görüşte âşık oldu geri getirtti bizi.”
Gerçekten Civan’dan daha büyük olduğuna inanamıyorum bu kızın! Vücut gelişirken beyin yerinde saymış. Bir de bu tabloya “sabırsızlık” da eklenince, oohoooo seyircilere bol malzemuslu skandal!
Cenk nihayet fırtına gibi esmeye gelmiştir. Ve ilk yapacağı şey de Damla’ya ve annesine sarılarak mutlu bir kısmi aile tablosu oluşturmak olmuştur. (Çok dehşet verici bir başlangıç!) Babası bunların öpüşüp koklaşmalarını görünce sevinir, gülümser. Sonra Cenk babasını görünce mutluluk fazla sürmez. Agah da kem küm ederek “Benim biraz bahçede işlerim var.” der. Tabi canım onlar da kesin yediler. O takım elbiseyle bahçede ne işin olabilir ki senin. Çapa mı yapacan gül mü dikecen? Hayret bir şey! Yine her zamanki gibi terasın muhteşem manzarasında dert düşünecen, napacan! İyi ki derdiniz var da arada terasa çıkıyorsunuz. Benim öyle terasım olsa köşke girmem. Yere kilim serer semaveri kurarım vallahi. Bir de sac getirip bazlamayı da açtık mı var yaa… (Fakirlik paçalarımızdan akıyor, kabul ediyorum!)
Agah terasın döşemelerini incelerken telefon çalar. Seher ve ekibi nihayet paketlenmiştir.
“Gelmek üzereyiz Agah Bey!” der hiç suratlarına bile bakmayı akıl edemediğimiz birileri. Gelirler. Ceren haklı olarak bu kez kırmızı halı bekler, ama Nurten yeni yıkatmaya vermiştir, seremez bu yüzden. Ceren yine sinirlenir ama belli etmemeye çalışır. “Neyse yaa, buraya bir gelin olayım, ilk işim yaldız işlemeli bir kırmızı halı almak olur. Bu hevesimi kursağımda bırakamam.”
Neriman henüz işkillidir. Ceren’i hayal dünyasından çıkarmaya çalışır “Sus kız! Hemen paçaları sıvama.”
“Yahu ben paçaları köyde bırakıp gelmişim zaten buraya, sen ne sıvamasından bahsediyorsun. Geriye kalanları da sıyıracağım günü biliyorum ben, senin için rahat olsun.”
Der, der ama Neriman daha da rahatsız olur Ceren’in bu kafasından. Azcık hanım ol der de bunda hanımlık ne gezer. Tek seferde satar tüm ekibi eline fırsat geçse. Nurten desen bu fakir ama onurlu paçoz takımının gelişine şaşırır. Agah bu şaşkınlığı sezecek ki, işi berbat etmesin diye hemen çağırtır Nurten’i. Nurten tüm komutları alır bahçeye ilerler. Agah Bey de onların yanına gelir ama şaşkaloz kurtlu Civan yine yapacağını yapar, alır korumalardan birinin silahını, sanki adamı vurabilecekmiş gibi silahı çeker, namluyu Agah’a doğrultur. Seyircilerin gözleri devrilir haliyle. Pöfff yani! Bir de “Paran bize geçer mi lan!” diye boş boş artistlikler yapar. Seher de aksiyon kasar “Agah Bey ben şimdi bıraktıracağım o silahı, oğlum lütfen bırak onu…” falan der tam tüyü diker. (Bıktık bu tür sahnelerden.)
“Ben ne anamı ne de ablalarımı ezdirmem!
“Peki ya Neriman?”
“Neriman’ı isterseniz samanlıkta basabilirsiniz.”
Ceren atılır hemen oradan:
“Ay kendi adına konuş, ben kendimi ezdirmek istiyorum belki!”
Bu klişe aksiyon sahnelerinden sonra Civan son olarak “Vuracam laaan!” diye haykırır. (Vuramayacak tabi ki, ne bekliyordunuz?)
Agah neyse ki birazcık daha az kullanılan klişe repliklerle yüreğimize su serper:
“Vuracak adam ne yapar biliyor musun çocuğum, laga luga yapmadan basar tetiğe. Ama önce emniyetini açman gerekir tabi, kara cahil! Babanı da sevmezdim zaten, hiç öğretmemiş rahmetlik. Sonra da na böyle tetiğe basarsın….” demeye kalmadan basar tetiğe ortalığı inletir.
Tabi dışarıda bu kadar hır gür çıkarken Şeniz ve cücükleri aşkla meşkle birbirlerine sarılırlar. Silahın ateş alması ile birlikte hepsi dışarıya çıkar. Cenk de bir anda jet hızı ile baba düşkünü oluverir, korkuyla “babaaa!” diye dışarı atılır.
Oysa Agah pişmiş kele gibi sırıtıyordur:
“Tamam, dağılın beyler, nazar çıktı nazar.”
Evin hanımı Şeniz haliyle hesap sorar. “Bu tabancayla ortalığı taramaların falan neyse de, bunlar buraya ne diye geri geldiler? Bunlar misafir değil miydi?”
Agah Ceren’i büyüleyen o sihirli kelimeleri söylemişti nihayet:
“Artık onlar misafir değiller.”
Ceren için bu sözün anlamı şuydu:
“Ceren Hanım artık bu evin baş tacı, kraliçesi. O ne isterse o olacak. Hepiniz onun etrafında pervane olacaksınız. Hatta manikür işlerini sen yapacaksın Şeniz! Alışveriş, kuaför, elbise tasarımları için hazırda bekleyeceksiniz. Ona her gün sosyetelerin yediği salatalardan yedireceksiniz. Anlaştık mı?”
Ceren adeta bir melek olmuş, kanatlanıp uçuyordu.
Tam da o an Agah’ın aklından Seher ile karakolun önündeki o konuşması geçti:
“Bak bebişim, ben küçük kızını istemiyorum. Onu sen al müştemilatın münasip bir yerine monte et. Benim gözüm büyük olanda. Daha doğrusu yeğenimin gözü… Dur bir dakika, oğlumun gözü de ondaydı dimi… Hay Allah! İşler biraz karışık ama ben toparlayacağım, o iş bende. Gelin olarak almayacağım, önce hemşire olarak bir girsin bakalım, sonrasını düşüneceğiz. “
“Kimin hemşiresi olacak benim kızım Agah Bey!”
“Yeğenimin. Evet olay bundan ibaret. Ben pire için yorgan yakmayı severim. Bu arada pirenin kim olduğunu sorma cevabı zor.”
“Tamam borcumuzu ödeyene kadar kızımı kullanabilirsiniz, ama ayarlarını çok bozmayın. Çizik bozuk istemem.”
“Ayıpsın! Bizde yanlış olmaz bacım!”
“Dur ya bacım deme lazım olur belki.”
Agah düşüncelere dalınca iyice çığırından çıkmıştı. Şeniz ensesine bir tane patlatınca kendine geldi.
Ceren köşkün hangi odasında kalıp o odayı nasıl dekor edeceğini hayal ederken fazlasıyla sabırsızdı. Neyse ki Nurten artık onların ne sıfatla orada bulunacaklarını açıklamaya başlamıştı:
“Ceren hanım! Sizin için jakuziyi hazırlattım. Hangi çiçeğin esansından istersiniz diye soracaktım…”
Ceren tam da lavanta aromasından bahsedecekken Nurten anırırcasına güldü:
“Şakaydı lan geri zekalı, ama üzülme, bizim müştemilat sizin oraların en lüks dairesi gibidir. Hepiniz burada personel olarak çalışacaksınız. Hatta sizin anlayacağınız dilden açıklayacak olursak ‘hizmetçi’ olarak buradasınız. Neriman yöresel yemekler yapma görevinde. Seher ve Ceren; siz de ortalık işleri personelisiniz. Getireceksiniz, götüreceksiniz ve evdeki sinirli üyelerin atarlarına giderlerine katlanacaksınız. Civan sen de Damla’nın bebek bakıcılığını yapacaksın. Ve Cemre… Hadi gene iyisin ha, en havalı personel sen seçildin. Sen de Hemşire oluyorsun.”
Ceren delirir,
Seher ezilir,
Civan köpürür,
Neriman cozutur,
Şeniz bozulur,
Cenk şehvetten kudurur,
Cemre köşkün başköşesine oturur…
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 2. bölüm 3. kısım resimler
[php slug=zalim-istanbul-2-bolum-3-kisim]
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Zalim İstanbul 2. bölüm 3. kısım izle
[/box]
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Bir önceki yazı : Zalim İstanbul 2. bölüm 2. kısım
Bir sonraki yazı : Zalim İstanbul 2. bölüm 4. kısım
[/box]