[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Cenk’in havası da parası da sönüşte!
İki şey beni bezdiriyor: Birincisi şu Seher’in kancıklarının paçoz kavgaları, ikincisi ise her şey yolunda giderken Şeniz’in sahnede belirmesi… Derin bir “Offfff!!!” çekiyorum her defasında. Şeniz malı yine değiştiriyor ilaçların yerini. Adamı bir hafta içinde ceset haline getirme peşinde. Başaracak da… Beni de burada sıkıntıya koyuyor böyle. Olmayan derdin tasasını çekiyorum bunlar yüzünden ya! Gidip saçını başını yolasım geliyor bu Şeniz yılanının! Off neyse sinirlenmeyeceğim… Cenk kendine iyi bir yol bulmuş, babansın parasıyla o spor salonu senin bu gece kulübü benim dolaşıp duruyor oyalıyor kendini. Peki ya ben ne yapayım? Sahne bile atlayamıyorum olaya vakıf olmak için. Reva mı insanlığa!
Agah da “ben bu çocukla ne yapacağım” modunda. Belli ki artık bir şeyler yapmaya başlayacak gibi. Allah’ını seversen yap, kurtar bizi diyeceğim ama senarist rahat durur mu, yeni şeyler çıkarır başımıza en kısa sürede. Köşkteki her birey kendi alanında ayrı bir mal olunca olayların bitmesi biraz imkânsız oluyor.
Şeniz paldır küldür Agah’ın şirketine gidiyor. Geçtiği yerlerdeki herkes hayran kadına… “Heyy gidi, şurada sekreterlik yapıyordu bir zamanlar, kim derdi ki Karaçay’lara hanım olacak!” Bir de etnik temizlik yapmış güya. Oradaki kızın dediğine göre eski günlerini bilen tek bir kişi bile bırakmamış. E sen nerden biliyorsun o halde? Demek ki temizliği yeterince iyi yapamamış bebeğim… Bence fazla konuşma, Şeniz’in pençesine takılırsan boğazlanmadan kurtulabilmen zor olur. Bu arada koskoca 25 sene Agah Karaçay ile evli ve hâlâ “daha dün şurada sekreterdi” diyorlar. Bence senarist burada ciddi açıklar bırakmış. Ofisteki 2005 doğumlu gençlerin bile dilinde. O günden bu güne Şeniz’in servet avcısı bir sekreter olduğu bilgisi nesilden nesle yayılıyor maşallah! Ne kadınmışsın be Şeniz! Nasıl bir etki bırakıyorsan millette, 25 sene sonra bile seni konuşuyorlar. Atomu parçalayanlar bile bu kadar konuşulmuyor. Neden? Çünkü atomun parçalanmasını konuşmanın keyifli olan hiçbir yanı yok. Gıybet desen çayla giden çerez gibi keyif veriyor nefislerimize… Normal böyle olması…
Agah’ın zıpır oğlunu bulup getirme taktiği de çok güzeldi. Keşke dünyadaki herkes kendi leş evlatlarını böyle belediyeye toplattırır gibi toplasa da sokaklar huzura kavuşsa. Ama herkesin elinin altında “Cihangir” gibi sağlam bir adam yok ki. Agah’ın tuttuğu adamın bile ismi sosyeteyi andırıyor. Sahne ismi midir acaba diye düşünüverdim. “Ne! İsmin Hüsamettin mi? Bu bizim camiada gitmez, senin adın bundan sonra Cihangir olacak.” demiştir Şeniz. Kesin! Hepsinin ismi asortik. Sanki analarının karnından köşkle beşik kertmeli olarak doğmuşlar. Ama Şeniz’in iş bitirici halleri de karizmatik değil mi ya? Kadın her şeyi nakış gibi işliyor. Erkeğini nasıl yöneteceğini biliyor. Yoksa nasıl geçerdi 25 yıl bunca sırla?
Cahil Ceren de hamile olduğunu ilan edince hemen o an kraliçe ilan edileceğini falan düşünüyor. Öyle kolay mıydı elini kolunu sallayarak köşk hatunu olmak. Şeniz için hiç kolay olmadı, senin için de olmayacak. Hem zaten sen Şeniz kadar karizmatik de olamazsın. Olsan olsan sinirini, acısını altında çalıştırdığı hizmetçilerden, aşçılardan ya da şoförlerden çıkaran şımarık, sonradan görme bir kokona olabilirsin. Kendini yüceltmek için etrafındakileri eziklersin. Senin olayın bundan ibaret… Fasulyeni de günahına alet etmeyi bilirsin ancak. Neriman, sen de mal gibi ortada kalacaksın en sonunda.
Cenk de babasının sıkı hamleleri ile beş parasız mal gibi ortada kalmış durumda. Babasının parasıyla babasına artistlik yapmanın cezasını çekiyor. Aslında kişisel hiçbir şeyinin olmadığını o an anlıyor. Çalışmıyorsan ekmek yok, kişisellik de yok, özgürlük de yok. İşte o kadar! Sen yine şanslısın da seni muhasebeden başlatıyor baban. Çaycılıktan başlamadığına şükret!
Zalim İstanbul 5. bölüm 5. kısım izle
[/box]